27 Nisan 2009 Pazartesi

Ryan Giggs


On sekiz yıllık profesyonel futbol kariyerinde ilk kez bir domestik ödül kazandı Ryan Giggs.Çoğu kendi takımından olan adaylar içinden sıyrılıp ödülü alan Giggs belki de bu ödülü alan en yaşlı oyuncudur.İngiltere'de profesyonel oyuncuların oylarıyla seçilen "Professional Footballers' Association's player of the year" ödülünü almak Steven Gerrard ve Cristiano Ronaldo gibi daha göz önünde olan futbolculara göre hayli zor...Manchester City Akademisi'ndeyken 13 yaşında Gary Pallister tarafından keşfedilip Ferguson tarafından transfer edilen Giggs'in ilk teşekkürleri de bu iki isme oldu.Gerçekten de inanılmaz bir profesyonnellik gösteren Yaşlı Kurt futbol hayatında her türlü başarıyı tatmış iken bile hala üst düzeyde futbol oynaması her genç oyuncunun örnek alması gereken bir hadise.

26 Nisan 2009 Pazar

Wengerimtrak


Wenger'in ki kompleks mi yoksa bir tür strateji mi anlamak mümkün değil.Israrla kendini kanıtlamaya ihtiyacı olan futbolcuları transfer eden Arsene Wenger bu sefer de Lille'in genç Belçikalısı Eden Hazard'ı takıma katıyormuş.Şimdiki takımında bile banko oynamayan bu genç oyuncu tahminime göre iki sene içinde İngiltere'nin en büyük golcülerinden olur.Bunun yanısıra Arsenal dünyanın en zengin klüplerinden biri ama buna rağmen pahalı bir transfer yapmıyorlar , genç oyuncuları alıp kendileri yetiştiriyorlar.Bursaspor bulmadan Sercan Yıldırım'ı keşfediyorlar mesela.Bizim klüplerimizde çok zengin gidiyor basıyor parayı alıyor Guiza'yı , Lincoln'ü...

25 Nisan 2009 Cumartesi

Fenerbahçe 1 - Ankaragücü 2


Rodrigo Palacio


Arjantin'in yıllardır süregelen bir forvet sıkıntısı olduğu aşikar.Yıllarca Claudio Caniggia , Gabriel Batistuta ve son dönemde de Crespo üzerinden gol arayan Tangocular bizim "Yeni Hakan Şükür" arayışımız gibi onlarda bu isimlerin haleflerini ya da seleflerini aradılar.Aguero , Lavezzi , Messi gibi isimler az da olsa bu arayışı sona erdirseler de bana göre hala nokta santrafor sıkıntısı devam ediyor.Halbuki milli takıma çağrılmayan Lisandro Lopez bu sıkıntıya çare olabilir.Bir dönem de özellikle 2006 Dünya Kupası'nda ortaya bir adam çıktı:Rodrigo Palacio.Şimdi onun ağzından bir konuşmayı aynen aktaracağım:

"Boca'da çok mutluyum burası benim yuvam.Zaten Avrupa gidip ne yapayım ki , büyük ihtimalle sonum Ortega , Riquelme ve Adriano gibi olacak.Avrupalılar futbolcunun değerinden anlamıyorlar"

Her ne kadar ben hala bu adamı Avrupa'da bir klupte göreceğimizi düşünsem de Palacio doğruyu söylemiyor değil.Milan hariç hiç bir klüpte vefadan söz edemeyiz.Adriano bunun son örneği.İnter ile Milan'ı ayıran ince çizgide burada beliriyor işte : bir tanesi son 45 yılda sadece dört kaptan değiştirmiş , diğeri ise son 10 yılda bulabildiğim altmış küsür transfer yapmış...

Olympique Lyonnais


Lyon son 6 haftadaki puan kayıplarıyla, liderlik koltuğunu elden bıraktı. Fransa için büyük olay bu; Lyon son 5 haftaya hep önde, şampiyonluğun 1 numaralı favorisi olarak giriyordu 7 yıldır. Lyon'un monarşik yönetim anlayışında baş isyancılar, Gerets Amca ve Marsilyalı süvarileri, Bordeaux ve güzel Paris'in sempatik takımı PSG oluverdi.

Son 5 haftaya girildi Fransa'da. Lyon 3üncü. Lider Marsilya bugün kazanırsa farkı 6 puana çıkarıyor. Lyon verecek galiba bu sene şampiyonluğu. Bakalım başkan Aulas'ın tepkisi ne olacak bu duruma. Benzema'yı satar umarım, satsın. Hiç sevmiyorum adamı.

24 Nisan 2009 Cuma

Sabah Erken Geldi Hoffenheim Köyüne, İbiseviç Sağolsun ( Bir Hoffenheim Masalı )

1990'da, Hoffenheim'ın sarışın tombul yanaklı futbol neferleri 8. ligde ter dökerken, oradan geçen Alman milyarder Dietmar Hopp'un dikkatini çekerler. Çok sever bu çalışkan çocukları Hopp, satın alır TSG Hoffenheim'ı. Yıllar geçer 7inci, 6ıncı, 5inci lig derken kendini Bundesliga'da buluverir bu 3000 nüfuslu köy. Sezon 2008-2009 sezonudur.
İlk maç deplasmanda Energie Cottbus'ladır. Bavyera biralarını yudumlarken, İbiseviç'in golleriyle coşan Hoffenheim'lılar için büyük bir sürpriz değildir bu, zira 10 yıldır onlar sürekli kazanmaktadır. Dortmund'u, Wolsburg'u devirir Hoffenheim; Bayern'le, Schalke ile başabaş oynar; güzel futbol oynar; gol atar, gol yer; koridorlarda Hoffenheim'ın kendi sahasındaki 1.50 oranı çok bulunur, banko olur Hoffenheim. İbiseviç her maç gol atar, Demba Ba'nın sempatik ismi ve cismi meşhur olur dünyada. İbiseviç atar, Hoffenheim köyü coşar. İbiseviç atar, TSG Hoffenheim puan tablosunun tepesine yerleşir. İlk yarıyı önde kapatırlar. Genç Vedad 17 maçta 18 gol atmıştır.
Ve sonra korkulan başa gelir. Vedad'ın çapraz bağları bu strese dayanamaz, kopar. Vedad İbiseviç sezonu kapatmıştır. Teknik direktör Ralf Rangnick "Alternatif isim Vedad gibi genç olmak durumunda değil, bizi sezon sonuna taşıyacak bir isim olsun yeter" der. Sanogo kiralanır Werder'den. Kötü bir transferdir, Rangnick de bilir aslında Sanogo'nun mavi-beyazlıları taşıyamıyacağını. Ama o da rüyadadır, uyanamaz.
İkinci yarının ilk maçı 2-0 kazanılır, hem de gollerden biri Sanogo'dandır. Umutlar yeşerir, biralar zevkle yudumlanır. Sonra gelir İbiseviç'in hayaleti, avazı çıktığı kadar bağırır, uyandırır tüm köyü bu güzel rüyadan.
10 haftadır kazanamıyor Hoffenheim. Sanogo'nun tek golü var mavi-beyazlı forma altında o da 10 hafta önce.
Bu denli sempatik bir takım şampiyonluk potasındayken ister istemez taraftarı oluyorsunuz bu takımın. Dembabaaa diye bağırmak, 3-0 geriden gelip maçı 3-3 yapan bir Hoffenheim görmek, tüm maçlarının üst olacağını önceden bildiğin bir takımın varolmasını istiyor insan. Özlüyoruz İbiseviç'i. Onun savaşçı, isyankar, istikrarlı, tutkulu, golcü ruhunu özlüyoruz. Demba Ba da özlüyor.
İşte bu masal da burada biter. Yaşandığı masalsı yerin fotoğrafını çekmek de bize düşer.

Rhein-Neckar-Arena

Pavel Pogrebnyak


Arshavin'in Liverpool'a attığı her golde bu adam aklıma geldi.Arsenallilerin yeni koyduğu lakapla "Archer"ın Zenit'in başarısında payı ne ise Pogrebnyak'ın da en az onunki kadardır.Tom Tomks gibi adıgüzel bir takımda parladyınca önce Rus Milli Takımı'na sonra da milli takım perfonmansıyla Zenit'e transfer oldu.Fatih Tekke işte bu adamın yedeği yani...Kökeni Çeklere dayanıyor , bundan dolayı "Yeni Koller" olarak nitelendiriliyordu Çek basınında..Ama Rus Milli Takımını seçince Mesut Özil ya da Serdar Taşçı gibi Vatan Haini olarak nitelendirilmedi.Kültür farkı olsa gerek.Dev adam Uefa Kupası'nda gol kralı da oldu.Ne yazık ki Avrupa Şampiyonası'nı sakatlığından dolayı kaçırdı ama bu Pavlyuchenko'ya forma giyme şansını verdi ve ver elini Londra...Dilerim ki bu adamı Milan gibi gerçek bir santrafora ihtiyacı olan bir takımda görürüz ki hem o parlasın hem takımına faydası olsun.

Ne Yaptın Sen Pepe?



Avrupa'ya gider
Getafe'li sever.
Faşist bile olsa,
Getafe'li öper.

Peki ne demiş Pepe: "Kendimi tanıyamadım. Adeta delirmişim. Bu ben değilim"
İspanyol Federasyonu da tamam der bu açıklamaya, haklı adam, kendini tanıyamıyor, Real de Barça ile şampiyonluk yarışında, tamam, aynen devam.
Ne yaptın sen Pepe?

23 Nisan 2009 Perşembe

Citizen Keane vs. Cesuryürek Bülent


Manchester şehrinde en sevilen futbolculardan biridir heralde , ama idari anlamda futboldaki başarısını bir türlü yakalayamadı.Biraz da Bülent Korkmaz'a benzetiyorum kariyerlerini.İkisi de uzun yıllar takım kaptanlığı yapmış , Avrupa ve Dünya çapında büyük başarılar kazanmış aynı zamanda da isimlerini taraftarların gönlüne altın harflerle kazıtmış oyuncular.Aslında en büyük benzerlikleri kendi taraftarları hariç tüm futbolseverlerin onları inanılmaz antipatik bulması.Saha içinde gergin ve asi yapıları kimine yapmacık , kimine de coşku verici gelirdi.Ancak zaman geçti , ikisi de teknik direktör oldu.Onları United ve Galatasaray takımlarının dışında çalışırken görmek , "futbolcu-antrenör evrimi"'ne ilk kez tanık olduğumuzdan dolayı biraz ilginç gelmişti.Babamın takım elbisesiyle yattığını düşündüğüm yaşlarda , onların da kırmızı formalarıyla yattıklarını düşünürdüm...

Gelgelelim Bülent Anadolu'da birçok takımda çalıştı.Kayseri , Bursa , Ankara...Kayseri'de başarılı da oldu diyebiliriz ama İlhan Cavcav onun arkasından çok sövdü.En sonunda "yuvaya" geri döndü.Geldiğinden beri sıkça eleştirilse de hala görevinin başında.

Roy Keane ise Sunderland'de başarılı bir Coca-Cola ligi geçirip Premier Lig'e ayak bastı.Transfere de çok para harcadı ama bir türlü beklenen başarıyı sağlayamadı.Derken bir baktık ayrılmış Kara Kedilerden...Şimdi Ipswıch Town'un başına geçti.Bakalım kariyerini yeniden canlandırabilecek mi ya da canlandıramamasına rağmen Fergie'nin ardından United'ın başına geçecek mi...

Amadeus


Amadeus. Sinema tarihine adını altın harflerle yazdıran 84 yapımı Milos Forman filmi. İzlenesi, dvd'si alınası, çocuklara saklanası. Sonra bir daha izlenesi, bir daha, bir daha...

You'll Never Walk Alone


Turkcell Süper Lig bu sene, son yıllardaki en heyecanlı sezonlarından birini yaşıyor, demek isterdim. Bizim güzide futbol klüpleri ve onların bir o kadar güzide takımlarından bihaber olan bir yabancı, puan tablosuna bir göz atsa, Almanya ile birlikte Avrupa'nın en çekişmeli ligi sıfatını yapıştırır Süper Lig'e. Sivasspor 57 puanla başı çekiyor; Beşiktaş hemen Sivas'ın ensesinde, 56 puanda; Trabzon 53 puanla Sivas'a bileniyor, Beşiktaş'ın derbilerde kaybedeceği puanlara bakıyor; Galatasaray fikstür avantajıyla hala şampiyonluk adayı olarak geçiyor... Müthiş bir rekabet var tabloda. Aynı rekabet taraftar grupları arasında yaşanıyor; bloglarda, lise öğrencilerinin muhabbetlerinde hep bu rekabet var. Uzun yıllar sonra bu bir ilk, dolayısıyla beklenti arttıkça artıyor; daha güzel bir futbol görme isteği her geçen gün büyüyor. Ancak tam burada büyük bir sorun patlak veriyor. Sahada futbol oynanmıyor, rekabet asıl olması gerektiği yerde, sahada yok.

Son 6 haftaya girerken, bu denli heyecanlı bir tablodan böyle maçların çıkması üzücü. 2002'de dünya 3.sü olan bir Türkiye için, 2008'de mucizlerin takımı sıfatını kazanarak Avrupa'nın en büyük 2 takımından biri olma şansını son anda kaybeden bir milli takım için, nüfusunun %50si futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülke için çok üzücü...

Hiçbir iddiası olmadan Anfield'a gelen Arsenal'in oynadığı futbolu, Liverpool'un ona cevabını görünce insanın aklına şu klişe geliyor: Bizdeki futbol, İngiltere'dekinin, İtalya'dakinin, İspanya'dakinin yanında bir hiç. Bizim ülkemizde futbol sadece laf, adam öldürme bahanesi, tribün kavgalarında bir ego tatmin etme aracı. Sahanın hem içinde, hem de dışında bizim futbol kavramımız onlarınkine çok uzak.

Kısacası; umarım şu fani ömürde, Anfield Road'da oturup, '4-4lük' bir futbol müsakabasına tanıklık etmek, You'll Never Walk Alone söylemek nasip olur. Sonra da Cenki ile Mayk'ın yerinde iki tek atarız belki..

13 Nisan 2009 Pazartesi

Heartbreaker




Ashley Cole İngiltere'nin en ilginç adamlarından biridir.Mariah Carey'nin kuzeni , Ladley King'in dayısının oğlu , bir de Cheryl Tweedy Cole'un kocası.Bu kadar ünlüyle içli dışlı ve akraba olan bir adamın magazin basınında da süksesi sarsılmıyor.Geçen gün karısına 2 milyon dolar değerinde kolye alıp , boynuna takmış.Ayrıca bu hanım bu yazın hit şarkılarından "Heartbreaker"'ın da bayan solisti..

Bize Derbiden Geriye Kalan

Sadece rezalet.. Hadi Sabri'nin , Emre'nin , Lugano'nun ve Ayhan'nın ne olduğunu biliyoruz da Arda ve Semih'e ne oluyor?

12 Nisan 2009 Pazar

Hiddink'i İstiyoruz Mourinho'yu Değil


Chealsea'nin kaptanı John Terry akıllı bir lider olmasıyla bulunduğu yere gelmiştir.Bu vasfının sayesinde de İngiltere kaptanlığına yükselmiştir.Zaman zaman saha içinde sinirlerine hakim olamamasında rağmen efendi biri olarak bilinir.Chealsea'li futbolcuların tabi başta Terry olmak üzere sene sonunda takımın başında eski menejerleri Jose Mourinho'yu istedikleri yazılıyordu İngiliz basınında.Kaptan da Mourinho'yu değil , Hiddink'i istediklerini söylemiş..Tabi kim istemez ki böyle bir adamı.Şüphesiz dünyanın en önemli futbol adamlarından biri Guus Hiddink.Gittiği her takımda başarılı olmuştur ama Fenerbahçe'de başarılı olamamıştır.Bu da onun suçu değil , ülkemizde gelişen futbol anlayışının bir sonucuydu o dönemde.O dönem ülkemizde tartışılan Hiddink , bana göre şu an dünyanın en iyi antrenörü.

11 Nisan 2009 Cumartesi

Macheda ve Batuhan



Sunderland karşısında attığı golle yine takımına büyük bir katkıda bulundu.Senaryo bir öncekine göre pek farklı değildi.Eklemek gereken bir anekdot var , Macheda da Batuhan Karadeniz gibi 1991 doğumlu kağıt üzerinde."Kağıt üzerinde" ayrıntısını dile getirmek istememin sebebi Batuhan'ın 1989 doğumlu olması.Macheda ile ilgili bir bilgim yok henüz.Macheda da genç ve kanı kaynayan oyunculardan.Gece hayatıyla arası iyiymiş genç oyuncunun.Ama İngiliz medyasında pek fazla eleştiri almıyor.Alex Ferguson da özel hayatlarına çok fazla girmemeye dikkat eden bir futbol dahisi.Sahada görevini yapabilen oyuncunun özel hayatına girilmesi bence de biraz saçma.Neden bu kadar yıldız adayımız olup , hiç yıldızımızın olmaması da bu saçma düşünceden dolayı...Arda Turan ile ilgili çıkan haberleri , yapılan yorumları da unutmamak gerekir.Kız arkadaşıyla teknede öpüşürken yakalandığı için Arda'yı suçlamak son derecede yanlıştı , zaten o zaman eleştirenlere şimdi sorsanız Arda'nın en önemli oyuncu olduğunu söylerler Türk Futbolu için.O yüzden Batuhan'ı kazanmaya çalışmayalım , çünkü o zaten yetenekli..Sadece özel hayatına bakmaktan çok sahada oynadığı futbola bakalım.

7 Nisan 2009 Salı

Büyüklere Yar Olmayanlar #1

Fenerbahçe , Galatasaray ve Beşiktaş formalarının ağırlığı altında ezilen çok sayıda futbolcu vardır.Türkiye gibi futbolun en önemli spor konumunda olduğu bir ülkede yetenekli futbolcu çıkması hiç şüphesiz tesadüf değil, ancak eğitim ve mental eksikliklerden dolayı bir türlü futbolumuzun markalaşamaması da bir hayli düşündürücü...


Yetenek açısından birçok Avrupa ülkesinden daha çok potansiyelin buluınmasına rağmen yanlış kariyer belirlemeden kaynaklanan psikolojik çöküntüler çok sayıda oyuncuyu genç yaşta futbola küstürmüştür.Özellikle yakın geçmişte birçok yetenek kaybolup gitti , burada yöneticilerin , antrenörlein suçu futbolculara nazaran daha ağırdır.

Okan Koç
Gençlerbirliği'nde parladıktan sonra önce Galatasaray'la anlaşıp sonrasında Beşiktaş'a imza attığında büyük sükse yapmıştı Türk Basını'nda.Sürati ve tekniği oldukça iyiydi.Lucescu'nun 3-5-2'sinin sağ kanadında forma şansı buldu zaman zaman ancak savunması yeterince iyi olmadığı için "Gerillacı" Lucescu , Kaan Dobra'nın arkasına attı genci.Sonrasında bi dönem Galatasaray'a da geldi ama orada da tutunamadı.En son Konyaspor'da izlemiştim kendisini.Şu anda Sakaryaspor'da.Sanırım İstanbul'a rahat gitmek içindir bu tercihi.




Kemal Aslan

İspanya'da doğsa şu an çok acayip yerlere gelebilirdi bu adam.Çok sakatlandı ama geçen sene yine bir kendini toparlar gibi olmuştu.Fenerbahçe sözleşmesini yenilemedi o da Kocaeli'ye gitti.Orta saha'da hem teknik hem koşan bir oyuncuydu.Değerinin bilinmediği su götürmez bir gerçek.





Sinan Kaloğlu

Bochum'da şimdi.Kariyerini canlandırmayı başarmış nadir oyunculardan.Sergen'in paslarını gole çeviremeyince Sergen tarafından yollatılmış olması da klüp yönetimleri hakkında az da olsa bilgi verir bize.


8



































Gennaro Gattuso - Steven Gerrard

6


Franz Beckenbauer-Franco Baresi