23 Nisan 2009 Perşembe

You'll Never Walk Alone


Turkcell Süper Lig bu sene, son yıllardaki en heyecanlı sezonlarından birini yaşıyor, demek isterdim. Bizim güzide futbol klüpleri ve onların bir o kadar güzide takımlarından bihaber olan bir yabancı, puan tablosuna bir göz atsa, Almanya ile birlikte Avrupa'nın en çekişmeli ligi sıfatını yapıştırır Süper Lig'e. Sivasspor 57 puanla başı çekiyor; Beşiktaş hemen Sivas'ın ensesinde, 56 puanda; Trabzon 53 puanla Sivas'a bileniyor, Beşiktaş'ın derbilerde kaybedeceği puanlara bakıyor; Galatasaray fikstür avantajıyla hala şampiyonluk adayı olarak geçiyor... Müthiş bir rekabet var tabloda. Aynı rekabet taraftar grupları arasında yaşanıyor; bloglarda, lise öğrencilerinin muhabbetlerinde hep bu rekabet var. Uzun yıllar sonra bu bir ilk, dolayısıyla beklenti arttıkça artıyor; daha güzel bir futbol görme isteği her geçen gün büyüyor. Ancak tam burada büyük bir sorun patlak veriyor. Sahada futbol oynanmıyor, rekabet asıl olması gerektiği yerde, sahada yok.

Son 6 haftaya girerken, bu denli heyecanlı bir tablodan böyle maçların çıkması üzücü. 2002'de dünya 3.sü olan bir Türkiye için, 2008'de mucizlerin takımı sıfatını kazanarak Avrupa'nın en büyük 2 takımından biri olma şansını son anda kaybeden bir milli takım için, nüfusunun %50si futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülke için çok üzücü...

Hiçbir iddiası olmadan Anfield'a gelen Arsenal'in oynadığı futbolu, Liverpool'un ona cevabını görünce insanın aklına şu klişe geliyor: Bizdeki futbol, İngiltere'dekinin, İtalya'dakinin, İspanya'dakinin yanında bir hiç. Bizim ülkemizde futbol sadece laf, adam öldürme bahanesi, tribün kavgalarında bir ego tatmin etme aracı. Sahanın hem içinde, hem de dışında bizim futbol kavramımız onlarınkine çok uzak.

Kısacası; umarım şu fani ömürde, Anfield Road'da oturup, '4-4lük' bir futbol müsakabasına tanıklık etmek, You'll Never Walk Alone söylemek nasip olur. Sonra da Cenki ile Mayk'ın yerinde iki tek atarız belki..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder