28 Ağustos 2009 Cuma

Beş Maddede Beşiktaş Nerede Hata Yapıyor?

Dünya'nın en kötü yönetilen klubü Beşiktaş olabilir.Yıldırım Demirören'in güveni geçen sene kazanılan kupalarla yerine geldi.Gelmez olaydı!

Bu adamı dinledim.Serhat Ulueren'in programında söylediği bazı sözleri aynen aktarıyorum:

1-Batuhan Karadeniz için Beşiktaş henüz erken.
2-Türkiye'de yılın transferi İsmail Köybaşı.
3-Delgado lisanslı futbolcumuz , kaptanımız!
4-Spor medyası Beşiktaş'ı yok etmeye çalışıp , iki büyük oluşturmaya çalışıyor.
5-Ben klubün menfaatlerini düşünmek zorundayım.


Şimdi ise bu maddeleri teker teker irdeleyelim.
1-Beşiktaş'tan açıklama:"Batuhan Karadeniz hiç bir takıma satılmayacak ve ya kiralanmayacaktır".Başkan boş konuşma.
2-Başkan saçmalama kazık yedin.
3-Başkan , Denizli kaptanım Üzülmez diyor , sen Delgado'nun sözleşmesini askıya alıyosun.Yalancı mısın Başkan!
4-Beşiktaş'ın başında sen olduğun sürece , Beşiktaş kendi kendini eritecek.Zaten taraftarları da kısıtlı zekaya sahip insanlardan oluşuyor.
5-Tabata hayırlı olsun başkan...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Sweet Dream

City için şu an rüyada diyebiliriz.İyi başlamak önemlidir böyle yeni kurulan takımlar için.İzlediğim kadarıyla da takım içinde birlik ve beraberlik üst düzeyde.Takım lideri Robinho , targetman Adebayor ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir Ireland...Defansları da çok iyi durumda.Micah Richards'ın yeryüzündeki en iyi savunmacı olduğunu ciddi anlamda düşünmeye başladım.Bu ne zeka , bu ne fizik arkadaş.Baya iyi!

Adebayor da iyi adam.Mark Hughes takımın dinamiklerini iyi ayarlamış.İlk Abramovic'li sezonunda Chelsea'de bulunan takım içi arkadaşlık sorunu şimdilik City'de görünmüyor.

Ek olarak Arsenal de rüyada şu an şüphesiz...Abou Diaby beklediğim patlamayı sonunda yaptı.Mutluyum.Dudu daiyi başladı sezona , uzun sakatlıktan sonra.Vermaalen de takıma adapte olmuş.Wenger hasret kaldığı şampiyonluğa bu sene ulaşırsa şaşmam.

Taraftarı olduğum Manu'nun ise bu sezonu es geçeceğini düşünüyorum.Bir his...

Dönüş

Pet't Pr'nce uzun bir sakatlık döneminden sonra tekrar sahalarda.
Kaliteli futbol blogu duayenlerinden Prens Machiavelli, sevilen yorumlarıyla bir kez daha altısekiz ekranlarında.

Not: Hoyas La Liga*
* Yaşasın La Liga… 

21 Ağustos 2009 Cuma

Yılın Kolpası

Adnan Polat neden protesto edildi?

Duyduğuma göre Adnan Polat'ın canı son günlerde pek sıkkınmış...
Kulübün başına geldiği günden bu yana ticari hayatını askıya alan Adnan Bey'in bu yüzden baba İbrahim Polat'la arasının bozuk olduğunu ve hatta aylardan beri hiç görüşmediklerini yakın çevrelerinden biliyordum. Ancak onun canını sıkan konu baba Polat'la arasındaki bu küslük değil...
Asıl mevzu başka...
Polat'ın başı sürekli aleyhine çalışan bir lobiyle büyük belada...
Galatasaray Lisesi mezunları lobisiyle...
Bunu duyunca hiç şaşırmadım. Çünkü çok ama çok yakından tanıdığım birkaç mezundan biliyorum, bunlar gerçekten ilginç adamlardır. Mesela dünyanın kendi etraflarında filan döndüğünü sanırlar. Onlar ve onların lisesi olmadan Türkiye aslında bir hiçtir. Onlara göre siyaseti, medyayı ve yargıyı sadece ve sadece bu liseden mezun olmuş kişilerin yönetmesi gerekir. Ve hatta onlara göre lisenin yeni öğrencileri kesinlikle eski mezunların çocuklarından oluşmalıdır (Sınavsız, başvurusuz... Hani özel üretimler ya!)
Her neyse yani bu adamlar nedense kendilerini çok özel kabul ederler...
İşte Adnan Polat'ın başı bu adamlarla belada... Daha önce çok başarısız olmasına karşın salt lise mezunu diye Özhan Canaydın'ın kulübün başında kalmasına göz yuman liseliler şimdi de Adnan Polat'ı kendilerinden olmadığı için yemeye çalışıyorlar. Sürekli Polat'ın aleyhine kulis çevirmeler, yerine kendilerinden biri olsun diye olur olmaz adamlara başkanlık teklif etmeler filan...
Hadi diyelim ki bu onların birer üye olarak en doğal hakları.
Ama bu tayfa, oyunlarını sadece kendi içlerinde oynamıyor, "Kulübün geleceği de sağlam olsun" diye, bu akıl almaz şovenizmi henüz öğrenci olan genç beyinler arasında da yayıyor...
Nasıl mı?
"Gelsinler görsünler, Galatasaray ruhuna yakından tanık olsunlar" düşüncesiyle kulübün üst düzey 400 üyesini Tevfik Fikret Salonu'na davet eden Adnan Polat'ı 100 kadar liseli öğrenciye protesto ettirerek...
Koskoca Galatasaray Kulübü Başkanı'na, adeta, "Sen kimsin ya? Biz seni tanımıyoruz!" imasında bulunmaya çalışan bu genç çocuklar, Polat konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktığında toplu halde dışarı çıkıp, konuşması bitince de salona geri dönüyorlar!
Çocukların bu terbiyesizce davranışı sergilemesine kim ya da kimler önayak oldu bilmiyorum ama şunu bir kez daha anladım ki, "Allah bizleri bu liselilerin şerrine tesadüf ettirmesin!"
(Lütfen, "Amin" deyin...)



Yazı Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir tarafından yazılmış tarihi bi kolpa...İyi kurgu , bravo Sevilay...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Süper Lig'de İlk Hafta

Süper Lig Beşiktaş-Belediye maçıyla başladı."Antreman maçı" gibi geçen maçta skor adil oldu.Beşiktaş bu sene şampiyonluk yarışınından uzak kalır bence.Mustafa Denizli'nin ikinci sezon sendromu yine başladı.Takımı Holosko'nun üzerine kurmak gerekirken , Holosko'nun takımda daha banko oynayamamasını bir türlü anlayamıyorum.Hele ki Serdar Kurtuluş'u satmak...Anlamsız.

Cumartesi günü Diyarbakır-Amkaragücü maçı zevkli bir maç oldu.Diyarbakır taraftarı , Bursa ve ya Eskişehir taraftarı gibi değilmiş.Tribünlerde büyük boşluklar gördük.Ceyhun Eriş iki tane inanılmaz gol attı.İlginç bir adam Ceyhun.Ama maç 2-2 bitti.Diyarbakır'da yeni bir takım.Ligde kalma mücadelesi verirler.

Antalya deplasmanındaki Ankara son dakikada Murat Tosun ile üç puanı yakaladı.Ankara iyi takım , sezonu iyi yerlerde bitirebilirler.Murat Tosun da milli takımda düşünülmesi gereken oyunculardan biri.Özellikle forvette sıkıntı çeken milli takıma iyi bir alternatif oluşturabilir.

Günün en önemli maçında Trabzon Sivas'ı sahadan sildi.Sivas'ın kıçı çok kalkmıştı.Aslan Sivas , Kaplan Sivas.Patladılar sonunda.Takım makım degil Sivas.Ama Kamanan iyi topçu.Trabzon'a gelecek olursak , iyi takım iyi ortasaha...Umut'tan kurtulması lazım ama bence.Çok basit bir oyuncu.Gol noktalarında çok etkisiz.Bence Batuhan onları şampiyon bile yapabilir.Kovalasınlar Batugol'ü.Ceyhun'a benden bir lakap "bomberman".Ne dersiniz çok mu antipatik oldu?Selçuk için de "Türk Lampard" diyorum ben.Oyunu iki yönlü oynayan falan filan.Sıkıldım artık bu tabirden de herkes kullanır oldu.Alanzinho , irlandalı ayakkabı cinleri gibi.

Pazar günü Antep-Galatasaray maçıyla başladı.Kısaca Arda Turan maçı aldı diyebiliriz.O Souza yok mu O Souza ne adammış be abi.Antep'in Brezilyalıları Bobo ve Nobre'den iyidir.Baros'taki top kontrol problemini anlamıyorum.Adam tüm dünya liglerinde top oynadı bir topu hala kontrol edemiyor.

Gençlerbirliği-Kayseri ve Manisa-Eskişehir maçları için ayrı şeyler söylemeyeceğim.Tek söylemek istediğim Mustafa Pektemek gibi bir yeteneğin aptal bir Alman yüzünden 72. dakikaya kadar kulübede beklemesi.Yazık.Mustafa Pektemek bu ligin en çalışkan en yetenekli genci.

Bursa-Kasımpaşa maçı çok zevkli bir maç olmuş.Ivankov'un büyük hatasında yenilen golden sonra şimşek gibi üstüne çökmüş rakibinin Bursa.Sercan'ın ayağından gelen ikinci gol çok güzel.Volkan Şen-Sercan Yıldırım ikinci bir Mehmet Topuz-Gökhan Ünal vakası olabilir.Volkan Şen hiç sevmediğim küçük futbolcu tipine birebir uysa da bu adama sempatim oluştu.

Hoşçakal okuyucu.

7 Ağustos 2009 Cuma

Arjantin'in Forvet Sıkıntısı ve Ortega


Arjantin diyince aklımıza gelen iki şey tango ve futboldur heralde.Bir futbol ülkesi Arjantin.Hemen hemen futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülke.Birçoğuna göre dünyanın en iyi futbolcusu Maradona Arjantinli.Şimdilerde Messi yine dünyanın en iyisi olarak gösteriliyor.

Bu oyuncular kısa boylu , yere sağlam basan , kolay adam geçebilen ve sık sakatlanan oyuncular.Arjantin bu kadar iyi olmasa da bu tarz oyunculardan kaynıyor.Milli takımda oynayan Lavezzi ve Aguero'nun fizik yapıları ve oyun tarzlarını ayıran farklar çok az.Geçmişe baktığımızda , bugünlerde milli kadroya dahil edilecek Ortega da bu tip bir oyuncuydu.Cladio Lopez de kısa boylu süratli bir oyuncuydu , farkı solak olmasıydı.Bunların hepsi çok iyi oyuncular ama çeşitlilik yok ve aralarındaki uyum az.Bir de Tevez var onu unutmayalım.

Artık dünyada futbol değişiyor.Forvette havada ve karada iyi adamınız yoksa başarılı olamassınız.Bakınız her başarılı ülkede vardır böyle adam.Pivot santrafor değil dediğim adam.Sadece perspektifi geniş ve nerede duracağını bilen ayrıca fizik gücünü teknikle birleştirmiş bir oyuncu.Çok özellik saydım ama bu özelliklere sahip çok oyuncu var piyasada ama hiçbiri Arjantinli değil.Bir tek Milito sayılabilir ancak ondan da ben pek haz etmem.Milito , milli takımda banko oynamalıdır ben sevmesem de...Dünya'nın en iyi ortasahasına sahip takımlarından biri daha başarılı olacaktır bence çünkü.Tevez , Aguero , Messi ve Lavezzi bir arada oynadığında kör dövüşünden başka birşey olmuyor çünkü...

Belki de bir dönem çok iyi santraforlar çıktı.Gabriel Batistuta , Abel Balbo ve Hernan Crespo gibi adamlar hayranlıkla izlediğim adamlardı.Belki şimdi Ortega'yı çağırmak yerine Crespo çağırılsa daha faydalı olmaz mıydı?Hem genç forvetlere örnek hem de bence takımda eksik olan takım ruhunu geri getiremez miydi?

Maradona iyi bir futbolcuydu şüphesiz ama bence kendine çok güvenmesin...Boca taraftarları Riquelme için Maradona'ya posta koyunca sırf inat olsun diye alındığı aşikardır Ortega'nın.İşte Riquelme böyle bir adamdır , Maradona'yı bile bu hallere düşürür.Zamanında Pellegrini'ye yaptığı gibi Maradona'ya da resti çekince nasıl bir delikanlı olduğunu daha bir iyi anladık.Bu Arda Turan'ın , Galatasaray taraftarıyla Hakan Şükür'ün arasını bozması gibi birşey.Türkiye'de olur mu?Olur.Arda istese şu an herşeyi yapar Galatasaray'da.Çünkü ona bu güç verildi şu an.Neyse...

Diyeceğim şu ki bence Maradona bıraksın Ortega'yı falan da dünyaya turuna çıksın bir baksın havada iyi , güçlü bir Arjantinli var mı diye.Her yerden çıkabilir çünkü..Aradığını da Fransa'da bulabilir belki Lyon civarında Lisandro adında...



Fotoda Batistuta ünlü "Machine-Gun" gol sevincini yapıyor.

Her Şey Antalya'da Başlamıştı...


Galatasaray-Beşiktaş maçı için oturmuştuk ekranın karşısına.Zevkli bir maç oluyordu.Maç uzatmalara gitti.Uzatmalarda Galatasaray'ı ileri taşıyacak bir adama ihtiyacı vardı Gerets'in.Bir oyuncu aldı kenardan.Aydın Yılmaz...Aydın üç kişiyi çalımladı , penaltı yaptırdı.Torinolu Şaban topu ağlara göndermişti.

Efes Cup'un ardından lige dönmüştü Galatasaray.Kısıtlı bir kadrosu vardı o sene Cim-Bom'un.Özellikle hücumdaki bütün yük Hasan Şaş'ın sırtındaydı.Konya deplasmanı , kötü hava şartlarında oynanıyordu.Gerets'in hücum futbolu burada pek işlemiyordu.Galatasaray'ın puan kaybetmesi halinde fark altıya çıkıyordu Fener'le arasında.Dakika 80'i gösterirken taraftarın umudu azalıyordu.Gerets o genci aldı oyuna.Antalya'dan sempati beslediğim adamı görünce heyecanlanmıştım.O da uzatmalarda attığı mükemmel golle şampiyonluğa kendi tuzunu ekiyordu.

Seneler geçti...Arda'nın aksine kiralık olarak gittiği Manisa ve İBB'den tecrübe kaznamadı Aydın.Ayrıca Aydın sakatlıklarla çok boğuştu.Gerets'in ardından gelen Feldkamp onu kadroda hiç düşünmedi.Ardından gelen Skibbe Aydın'ı banko oynatmaya başladı.Performansıyla Milli Takım'a kadar yükseldi.Daha sonra Bülent Korkmaz'la herkes gibi düşüşe geçti.

Şimdi Frank-R belki görmek için belki de göndermek için Aydın'ı oynatıyor.Ama ben Aydın'ı çok seviyorum.Hala da umutluyum Aydın'dan.Çünkü Aydın bildiğimiz Türk futbolcusundan uzak , sessiz ve sakin yapıda elit bir oyuncu.Görürsünüz , hiçbirinizin sevmediği Aydın Yılmaz Türk Futbolu'na çok şeyler kazandıracak..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Kürkçü Dükkanı


LA taraftarına yaptığı hareketten sonra Beckham'ın Amerika'da çok kalmayacağını anlamıştık.Nereye gideceği belli değil.Ama bir takım diğerlerinden öne çıkıyor.Manchester United.Dönerse mükemmel olmaz mı?Bence olur.Manu tarihinin en önemli adamlarından biri Beckham , ancak Ferguson ile ayrılmaları pek hoş olmamıştı.Gelirse Owen'a verilen "7" numaralı formasını da alır bence ki bu transfer bence çok yakın bir zamanda gerçekleşecektir..

4 Ağustos 2009 Salı

Honved

Macarların Dünya futboluna damga vurduğu yıllar...Puskas önderliğinde İngilizleri 7-1 yeniyorlar.İngilizler yeniden yapılanıyorlar ve kendilerini göstermek için Macarların ve Dünya'nın en iyi takımıyla , en iyi İngiliz takım arasında bir maç ayarlıyorlar.Evet o yıllarda Honved dünyanın en iyi takımı..Puskas ve Macarların çoğu Honved'de.Ancak Wolwes 2-0 yenik duruma düştüğüü maşı çevirip 3-2 kazanıyor...Honved o günden beri toparlanamıyor ve günümüzde Fenervahçe'den 5 yiyor...

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Commandante


Bu kelimeyi ne zaman duysam aklıma ne Che Guevera ne Maradona ne de Hagi gelir.Bu kelimeyi duyduğumda aklıma Alex gelir.Alex de Souza hepimizin bildiği gibi altı senedir Fenerbahçe'de.Fenerbahçe'nin kaptanı.

Alex 14 Eylül 1977 yılında Coritiba şehrinde doğar.İlk maçına 1995 yılında doğduğu şehrin takımı Coritiba'da çıkar.Coritiba'da 124 maçta 32 gol atarak kendini gösterir.Şimdi , Alex Türkiye Ligi'nde gol kralı olmuş bir oyuncu.Türk seyircisi her zaman oyuncuya sabit bir mevkide süşünmek ister.Bu sol açık , bu 10 numara , 4-3-3...Bunların hepsi Türklerin uydurmasıdır.Şimdi de yine bir Türk sıkışı olan 10,5 numara gündemde.Nedir yahu bu geyik?Yani bir oyuncuya basının kendi kafasına göre sorumluluk yüklemesi sadece Türkiye'de var.Gelişmiş futbol ülkelerinde (ki bu ülkeler sosyal açıdan da gelişmiş oluyor sanırım) oyunculara yaptıklarından sonra bazı sorumluluklar yüklenirken , bizim ülkemizde daha gelir gelmez 1000 kişinin altında kalan oyuncuya "Kral" muamelesi yapılıyor.Dönelim konumuza Alex Coritiba'da attığı gollerle "fırsatçı" olduğunu kanıtlıyor.

Alex 1997'de Palmeiras klübüne transfer olur.Bu klüpte141 maçta 71 gol atar.Yani Alex golcü bir oyuncu arkadaş.Alex direk sonuca etki eder.Yenilirken gol atar maçı çevirir.Böyle bir adam!Sonuç olarak Brezilya Milli Takımına seçilir ve 1999 Konfederasyon Kupası'nda Ronaldinho ile beraber harikalar yaratır.O sene Dünya'da Yılın En İyi 3. Forveti seçilir.

Bu performansıyla Avrupa'yı peşine takar Alex...Adeta Brezilyalılar ve Arjantinliler için adapte olması en kolay takıma Parma'ya gelir 2001'de.Ligin ilk yarısında sakatlanır ve sadece 5 lig maçına çıkarak 2 gol kaydeder.Ancak sezon ortasında Parma'dan ayrılmak ister ve Flamengo'ya döner.

2003'te Cruzeiro'ya gelir Alex.Burada yeniden doğar.İşte bizim Alex ile gerçek anlamda tanışmamız bu yılda yapılan Konfederasyon Kupası olur.Önceden Championship Manager'dan tanıdığımız Alex , Ahmet Yıldırım'lı Okan Yılmaz'lı Türkiye'ye attığı muhteşem golle Türk izleyicisinde hayranlık uyandırır.

İşte bu kupadan sonra Fenerbahçe'nin Alex ile olan ilişkisi başlar.Ama biz tam bir yıl boyunca şimdi Chelsea'de oynayan Alex Costa sanarız karşı tarafı.Belki de gerçekten oydu Fener'in ilgilendiği adam.Alex PSV'ye gittiğinde , sanırım Fenerbahçe küçük Alex'e yönelir ve alır.

İlk maçını hatırlarım rakip defansı komple çalımlayıp gol atmıştı.Brezilya Kaptanı olarak geldiği Fenerbahçe'de neler yaptığınu hepimiz biliyoruz.KrAlex bana göre Fenerbahçe tarihinin en önemli oyuncusudur.Daum'un getirdiği ilk Brezilyalıdır Alex.Daum gitti geldi Alex hala aynı Alex.

Alkışlar kaptana , alkışlar Cruzeiro yakın tarihinin en önemli şahsiyetine!

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Lassana Diarra


Lassana Diarra 10 Mart 1985 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te dünyaya geldi.Babası Paris'e Mali'den gelmiş ve annesinden hısım akrabısıyla evlenmiş bir işçi.Avrupa'da bulunan her Afrika kökenli gibi hayata 1-0 yenik başlamıştır sizin anlayacağınız.Bu şartlarda doğmasına rağmen okula gitmeye devam etmiş.Ama futbol da onun tutkuları arasındaymış.

Lise takımının kaptanı ve forveti olarak forma giydiği dönemde Le Mans klübü yetkilileri tarafından keşfedilerek altyapıya alındı.Futbol tutkusu onu okuldan uzaklaştırıyordu kendi deyimiyle.Daha sonra Le Havre takımına geçerek , burada gerçek bir futbolcu oldu.Artık bir forvet oyuncusu değil , ortasahada görev yapan bir pitbulldu.Burada göstediği performansla Fransa Ümit Milli takımına seçildi.Milli takımda herkesin dikkatini çeken bu adamın Makelele ile olan fiziksel ve zihinsel benzerliğiydi.Makelele'nin etkisiyle 4 Milyon Euro karşılığında Chelsea'ye geldi.Fazla şans bulamadı burada ama kalitesi ortadaydı ve Dilere Wenger aldı bizim zenciyi.Ama Arsenal'de de yeteri kadar forma şansı bulamadığını söyleyince Portsmouth'a cüzi bir meblağaya transfer oldu.Portsmouth kariyeri onun için harika geçti ve geçen sezonun ortasında 20 milyon pounda Real Madrid'e geçti.Nispeten yumuşak oyuncuların olduğu Real Madrid ortasahasının en önemli ismi haline geldi ve Real Madrid'in şampiyonluğa o noktaya kadar kovalayabilmesinde Higuain ile en büyük paya sahipti.Bu sayede taraftarın sevgisilisi oldu "Lass".Şimdi ise Real ortasahasında yeri garanti tek oyuncu.Tabi Ronaldo ve Kaka'yı saymıyorum.Fransa Milli Takımının da banko oyuncusu Diarra şu an.Makelele'den bana göre çok daha teknik ve sağlam.Tahminimce yıllar sonra onu Fransa'nın kaptanı olarak göreceğiz.

31 Temmuz 2009 Cuma

Yeni Sezonda Fenerbahçe ve Galatasaray

Fenerbahçe:

Volkan
Gönül Önder Bilica Carlos

Kazım Christian Emre Santos

Alex

Guiza



Galatasaray:

Leo Franco

Sabri Zan Servet Balta

Topal
Elano Arda

Keita Kewell

Baros

Bayern'in Bekleri

Bayern Munih Almanya'nın en önemli takımı olması , Almanya'daki iyi yerlileri almasıyla oluşur yıllardan beri.Bayern birçok oyuncuyu harcadığı ya da kendisi faydalanamdığı gibi bazı oyuncuları da iyi yerlere getirmiştir.Michael Ballack şu an bir Alman efsanesiyse bunu Bayern'e borçludur.Ama Podolski şu an Koln'de sürünüyorsa bu Bayern yüzündendir...

Bugün baktımda o sol bekte çok adam gördüm son yıllarda.Senelerce Fransız Bixente Lizarazu'nun (ki ben hiç beğenmezdim) gidip geldiği kanatta Bayern'de hiçbir oyuncu dikiş tutturamadı.Kimler oyanamadı ki o kanatta..Ze Roberto'nun oynadığını bile gördüm.Aslında genç yetenek olarak gelen Marcell Jansen umut vaadediyordu.Bir sezon sonra Hamburg'da buldu kendini.Şimdi de Twente'den Braafheid'i getirmiş Van Gaal.Bence çok basit bir oyuncu.

Lahm o kanatların ikisinde de forma giydi ki bence Dünya'nın en iyi beklerinden biridir.Bir Alman bu kadar teknik olabilir ancak.Öylesine istisnai bir durum ki bu sanki Tanrı bu istisna devam etsin diye bu ufak tefek çocuğu Cristiano Ronaldo gibi beygirlerle uğraşsın diye kenar oyuncusu yapmış.Daha da götürür Lahm..

Peki bizim Hamit'e nolur bu sezon?Banko oynamaya devam eder.Ben Hamit'in Schalke'deki son sezonundan beri yedek kaldığını görmedim.O sezon da Bayern'le önceden anlaştığı için kaşarlık yapıldı.Sen tarihi kazma Asamoah'la kızlar yurdu belletmeni Lincoln'ü oynatıcam diye çocuğu yedek bırakırsan elden kaçmasını da izleyeceksin...

Son olarak Mario Gomez'deki fizik zor bulunur.Bastian Domuzyavrusu da hala değerini bulamadı.Bence kariyerini yeniden canlandırması için transfer yapması gerek.Podolski'ye çok yazık oldu çok...

30 Temmuz 2009 Perşembe

Elano


Bu senenin tartışmasız en iyi transferini yaptı Galatasaray...Dünya'nın en iyi oyuncularından biri Elano bana göre.Teknik , akıllı ve aynı zamanda maçı sahiplenmesi onu ön plana çıkaran özellikleri.Milan'a gitmesini bekliyordum ben açıkçası.Haber çok taze , keyfini çıkaralım...

19 Temmuz 2009 Pazar

Zlatan


Hayranım bu adama.Dünya'nın en yetenekli oyuncusu bana göre.Hak ettiği üzere biraz kibirli , biraz elit ve biraz da elegant...Bazen afra tafra yapması çok doğal.O boya o posa yapamayacağı şey yok.Ama Barca'ya giderek beni üzdü diyebilirim.Zlatan bir takım oyuncusu değildir.Zlatan efedir , Zlatan reistir.Çıkar beni dediyse çıkaracaksın.Çıkarmassan kendisi çıkar gider.40 milyon euro artı Eto'o artı kiralık Hleb.Biraz da Real'in gazına geldiler kanımca.Bu kadar verilmez Ibra'ya.Eto'o da sayılı golcülerden sonuçta...

Messi sağdan içeri kıvrılır.Birkaç adamı geçer , Zlatan'la verkaça girer...Girmesine girer de o verdiği topu alamaz.Ya da Xavi ortadan girerken alan boşaltan Eto'o aranır.Zlatan kasmaz.

Ama karizması yeter.Havası yeter.Barcelona işçinin emekçinin klubüdür.Bu kadar para verip topçu almaz.Kime vermiş bu kadar para...Hepsi altyapıdan oyucuların.Bence bu transfer de Zlatan karlı çıkar çok gol atar ama sonuçta Valencia şampiyon olur.

City

Küçüklüğümden beri en sevdiğim takım Manu'dur.Manchaster ilinin diğer temsilcisi City ile uyduruktan bir rekabeti olduğu söylenir bizimkilerin.City hangi varlığıyla rakip olabilir koskaca United'a.İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile Galatasaray maçına derbi diyebilir miyiz ki.Tamam biraz abarttım ama City şunun şurasında 8-9 yıldır Premier Lig'de.Bunun yanı sıra dişe dokunur bir başarısını da görmedik.

Geçen sene bu takımı uzakdoğulu bir adam aldı.Tahksin Shinavatra'ydı galiba adamın adı.Taivan'ın eski başbakanı yolsuzluk falan yapmış.Heralde bizim Cem Uzan gibi birşey.O da Galatasaray'a sarmıştı bir ara.Jardel'i falan aldı...

Sonrasında sattı klübü , meğerse kar etmiş Asyalı.Zeki adam , Arapları kazıkladı.Halbuki bence bu tarz eldeğiştirmeler yaşamasaydı bu takım daha başarılı olabilirdi.Richards , Johnson ve Onuoha gibi çok yetenekli oyuncular yetiştirdi son zamanda.Altyapıdan Ismael Miller gibi bi oyuncuyu sattılar ki akıllara ziyan fiziği var adamın.İngiltere'nin 5 sene sonraki banko santraforu.Neyse şimdi Richards hariç hepsi yedek.

Şimdi City antrenörü Mark Hughes sana sesleniyorum.Çirkin Tevez'i neden aldın.Yaban domuzu gibi adam.Hem iyi adam olsa Fergie bırakır mı adamı?Ayrıca sen değil misin Santa Cruz'u , Bellamy'i ve Tevez'i alan.E peki Adebayor'dan ne istiyorsun?Bir de Benjani , Robinho , Jo ve Caicedo yok mu bu takımda.Al bu forvetlerin hepsini balığa git.Ancak onu yaparsınız zaten bunlarla beraber.Buradan da Gareth Barry'e kin kusuyorum , sen bir bayrak adamsın , bir ikonsun Aston Villa için...Para için kendini satman hoş mu?

Terry'i de alırsınız!

City ligi altıncılıktan önce bitirirse Yeditepe Üniversitesi'ne giderim.Aha bu kadar da kesin büyük konuşuyorum.

17 Temmuz 2009 Cuma

Juventus'un Transferleri


Yıllardır anlamadığım transferler yaparlar.Bu sene de öyle oldu keza...Diego'nun Serie A'da tutunabileceğini sanmıyorum.Lincoln , Diego , Yıldıray gibi küçük tıfıl oyuncuların iş yapacağı yer Bundesliga.Ayrıca Felipe Melo transferini de bitirmişler.Melo'nun ki de Külkedi Masalı gibi.İki sezonda iki takım değiştirip mevkisinin en önemli oyuncularından biri haline geldi.Çok sevdiğim ve takdir ettiğim bir oyucudur.Onu Arsenal'de görmeyi çok isterdim.Ama Juve'ye gitti.Sissokko , Diego , Marchisio , Melo , Poulsen , Zanetti...Çok oyuncu var o bölgede.Onun yerine sağlam bir sağ açık almamak neden!Camoranesi ve Marchionni ile yürümediğini anlamaları lazım.Stoperleri de çok kötü.Bu sene de umutsuzum Juve'den.Ayrıca Jose gençlerden Ferrara ile Leonardo'yu çıtır çıtır yer...

Expo'nun İlginç Rüyası


Dün rüyamda David Villa'yı Şampiyonluk Kupası'yla gördüm rüyamda.Üstünde bembeyaz forma vardı.Bir ucundan da Mata tutmuştu.İlginçtir Raul Albiol de orda idi.Yeni solbek Jeremy Mathieu ve Yamyam Miguel sevincinden ağlıyordum.Ruben Baraja ve David Albelda sırtlarda taşınıyordu.Kaleci Renan'ın yanında Rafael Carioca'yı gördüm.Devrede alacaklar heralde.Ever Banega her zamanki gibi çok çirkindi.Uyandığımda da bu rüya devam etti.Valencia şampiyon olacak!Ben demiştim demeyeceğim siz yorumlara eklersiniz...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Dembélé


Benim için adıgüzel topçular ve adıgüzel takımlar vardır.Dembélé de bu adıgüzel oyunculardan biridir.Dembélé dediğim zaman bir coşku uyanır içimde.Ayrıca isminde bulunan aksanları da telafuz edebildiğim için ayrıca bir mutluyum.Ama çok yanlış bir harekette bulundu kendisi.Rennes'e gitti.Bence Lyon almalıydı bu adamı.Bu sezon patlama yapabilirse yeniden süperstar olma şansı kazanabilir.Şampiyon olmuş bir takımdan neden gitti oraya hala anlamadım.Neyse adıgüzel olsun.DEMBELE.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Transfer Sezonu Hakkında

Öncelikle söylemem gerekir ki yokluğumuzda pek çok şey oldu.Büyüklerimiz bana göre önemli transferler yaptılar ve bu işi biraz olsun öğrendiklerini kanıtladılar.Tabi ki Beşiktaş'ı yönetim açısından "Büyük Takım" olarak görmemekteyim.O zaman Beşiktaş'tan başlayalım.Her ne kadar sakatlık problemi yaşasa da , her ne kadar geçmişte istikrarsız bir görüntü çizmiş olsa da Gökhan Zan geçtiğimiz sezondaki Beşiktaş şampiyonluğunda büyük paya sahiptir.Beşiktaş takımının altı-yedi tane banko oynayan yabancısı vardı ve bunların dışında kalan oyuncular isteseler takımı çok güzel karıştırabilirlerdi.Ama Gökhan Zan düzgün karakteri ve efendiliği sayesinde takım içinde önemli bir konuma sahipti.Galatasaray açısından transferini doğru bulmasam da Beşiktaş açısından da kaybını anlayamıyorum.Gökhan Zan Türkiye kriterlerinde yeterli seviyede bir stoperdir.Ayrıca Gökhan Zan'ı gönderdikten sonra aldığınız oyuncuya yıllık ödediğiniz ücret ve bonservis israftan başka birşey değildir.Matteo Ferrari aynı Çağdaş Atan gibi bir oyuncudur.Roma'ya büyük umutlarla transfer olmuş , orada tutunamayıp Everton'a kiralanmış orada da olmayınca işte bu yıl sivrilen Genoa'ya gelmiştir.Genoa da hedefleri yükseltince Ferrari gibi vasat bir oyuncuyu satıp yerine daha bir oyuncuyu getirmek istemektedir an itibariyle.Gökhan Zan faciasından önce çok daha büyük bir unutkanlık faciası yaşadı Beşiktaş...Mehmet Topuz ile anlaşıp Kayserispor'la görüşme yapmayı unutunca , Aziz Yıldırım onlara bir ders verdi adeta.Cristiano Ronaldo da çıkıp dedi "ben R.Madrid'de oynamak istiyorum" ama Real çatır çatır ödedi 94 milyonu.Anlayamadığım nokta ise Demirören neden şikayetçi.Transferi Papermoon'dan yönetmeye çalışırsa daha farklı bir iş beklemesin bence.Tabi asıl transferleri Nihat Kahveci.Kariyeri büyük bir inişe geçti Nihat'ın.Dürüst olmak gerekirse de Holosko , Nobre , Bobo , Batuhan gibi ouncular varken alınmasını çok saçma buluyorum.Ama yine de önceki saçmalıklara göre biraz daha kabuledilebilirliği varolmakta.Bence aldıkları şampiyonluğa şükretsin Beşiktaş taraftarı çünkü uzun bir süre zor görürler bence...


Fenerbahçe'ye gelecek olursak bence çok iyi transferler yaptılar.Mehmet Topuz ve Özer Hurmacı Anadolu'da oynayan en büyük yeteneklerdendi ve Fener kaptı bu oyuncuları.Anadolu kulüpleri de aldıkları bonservis ücretleriyle az da olsa akıllandıklarını kanıtladılar.Büyük paralar bu oyunculara verilenler çünkü...Bilica Türkiye'yi tanıyan çok iyi ve yerinde bir transfer.Bekir de defansa iyi bir alternarif oluşturabilir.Bence onların bu seneki sorunları pek bir arsız olan yabancılar olacak.Deivid ve Vederson'u en son gördüğümde zor yürüyorlardı.Umurlarında değil başarısızlık , tek umursadıkları şey aldıkları para...Bence transferde geç kalıyorlar.Ortasaha ve forvete iki-üç tane üst düzey oyuncu almaları gerekli.Daum için fazla söze gerek yok.Doğru tercih.Ülkemizi çok iyi tanıyan , iyi bir kokainman.Ayrıca Gazi Süt Ürünleri'nin güler yüzlü mankeni...


Galatasaray ise her zamanki gibi doğru transferler yaptı.Mustafa Sarp her ne kadar teknikten yoksun bir oyuncu olsa da alınmasının bir zararı yok , çünkü bir maliyeti yok.Gökhan Zan için de aynı cümleyi kurabiliriz.Keita ise mükemmel bir transfer.Ona ayrı bir post yollayacağım.Leo Franco ise çok kötü bir kaleci.Ama her ne kadar kötü bir kaleci olsa da takıma çok büyük zarar vereceğine inanmıyorum.Bununla beraber Frank-R takımı şampiyon yapar.Her sene iki üç tane çok iyi genç oyuncu da kazandırır Türk Futbolu'na.Haldun Bey de iki tane yıldızı getirir İstanbul'a sessiz usulca...Ben Coloccini ya da Gallas'ı bekliyorum.İkisi de süper olur.


Evet kenarından biri bakış attık "Büçükler"'e.Yeni sezonda tüm takımlarımıza başarılar başta Kasımpaşa'mız olmak üzere!!

Ayrılık

Fetival işleri , tatil ve biraz da psikolojik sorunlardan dolayı ara verdiğimiz yazın hayatımıza devam ediyoruz...

19 Haziran 2009 Cuma

Kaptan!


"Yeni transferler iştahımı kabartıyor." Raul

16 Haziran 2009 Salı

Pellegrini ve 2. Los Galacticos

2. Los Galacticos’un ilkinden çok daha farklı olacağı kesin.Real Madrid’in kaptanları Raul ve Guti klüp tarihinin en önemli oyuncularındandır.Guti kariyeri boyunca her zaman zirvede olmasa da klübün en çok sevilen isimlerinden biridir.Raul ise bir efsane.Zidane , Figo , Raul , Ronaldo ve Beckham gibi oyuncular Los Galacticos’un temel taşlarıydı.Bu isimlerin ortak özelliği ise 90′lı yılların ikinci yarısında üne kavuşmalarıydı.Ayrıca yaşları birbirine yakındı.Futbol yaşantılarının sonbaharına yaklaşmış oyunculardı.Raul ve Guti’nin bu sebeplerden dolayı bu şöhretlerle pek problemi olmuyordu.

Ancak Real Madrid bu isimlerin ayrılmasından sonra yeni yıldızlar almaya başladı.Son yıllarda aldıkları en önemli isim ise bana göre Robinho’dur.Genç ve son derece yetenekli bu yıldızı Raul takımdan kovdurmuştur.Robinho’nun alkol problemini öne sürerek takımdan ayrılmasını istemiştir kaptan.Ama sonrasında Robinho’nun bir açıklamasında Raul’un kaprisinden dolayı takımdan ayrılmak zorunda kaldığını açıkladı.Robinho Real Madrid’de sol açık oynuyordu.Beckham sağ açık.Tek forvet Nistelrooy’du Capello şampiyon yaparken takımı.Son haftalarda da Raul yedek kalıyordu.Peki Capello neden gitti?”Raul’u yedek bırakırsan gidersin” diye bağırdı Real taraftarları havaalanında.

Şimdi bence Pellegrini’nin bir etkisi olmayacak takım üzerinde.Olsa bile Ronaldo ile anlaşamadığını gösterecek gücü olmayacak ya da CR7′ı yedek bırakamayacak.Asıl sorun Raul’le anlaşması bu isimlerin ki bence bu çok zor gözüküyor.

Pellegrini’nin işi pek zor değil bana göre.Bu takım kendi kendine şampiyon olabilir yeter ki egolarından önce futboldan aldıkları zevki önplana koysunlar.Bana göre yaş olarak genç olmasına rağmen Ronaldo’nun sonunun Adriano gibi olacağını düşünüyorum.

Perez ise Pellegrini gibi çok güçlü olmayan bi teknik direktörü seçerek , soyunma odasında Aziz Yıldırım gibi etkisini gösterir gibime geliyor.Arada Garay’a yazık olacak son olarak.

12 Haziran 2009 Cuma

Kaptan Arda


Galatasaray'ın yeni kaptanı Arda Turan oldu ve bence çok doğru bir karar.Ayhan gibi kendine hakim olamayan çirkef bir oyuncu yerine , Türk futbolunun sembol isimlerinden biri olmaya aday Arda'nın kaptanlığı çok doğru.İkinci kaptan da Harry Kewell oldu ki o da doğru bir karar.Belki Hakan Balta tercih edilebilirdi ama Kewell iyidir.

Bir Anne Gibi

İngiltere Spor Bakanı Gerry Sutcliffe Ronaldo'nun 94 milyona Real'e gitmesinden sonra yaptığı açıklamada "Transfer çılgınlığına kapılmayın" gibi bir demeçte bulunmuş.Annem gibi "Sen onlara uyma" demiş.Peki sayın spor bakanım Ronaldo'nun da gidişiyle sizce de seyir zevkini güzelleştiren futbolcularbüyük güç kaybetmedi mi?Bakanım futbolunuz sizce de yeni yıldızlar çıkarmakta sıkıntı çekmiyor mu?Peki bakanım Manchester United Koreli Park ile nereye kadar gidebilir?Bakanım Emile Heskey ile ne kadar gider bu iş?Bakanım ben size söyleyeyim Alex Benzema'yı alır , Ribery'e saldırır , Veloso'yu da kandırır.

Bu arada rapçi T.I ile Orlando'lu Lewis ne kadar benziyor birbirine be abi!

5 Haziran 2009 Cuma

Rijkaard Ne Yapar?

Dünyanın en iyi antrenörlerinden biri geldi İstanbul'a.Galatasaray transfer bombasını yerinde patlattı.Şimdi hergün yaptığı hareketleri , ağzından çıkan sözleri hatta aklından geçen düşünceleri takip edeceğiz.Peki Barca'da ne yapmıştı...İlk sezon takımı yapılandırıp , ikinci sezon ligin tozunu attırdı.Orta sahada her zaman iki atom karınca bir de sigorta ile oynattı takımı.Tahminimce Mehmet Topal , Barca'da zamanında Edmilson ve Motta'nın şimdi ise Yaya Toure'nin görevini yapacak.Kaleci ise hiç sorun değil , eldiveni olsun yeter...

Geçen sene Aragones'in gelişinde de çok sevinmiştim ama hiç beklemediğim bir şekilde ayrıldı.Umarım Koca Frank'in sonu da aynı olmaz.

Hasan Şaş ve Ümit Karan yollanır , Lincoln ise belki Rijkaard'ın isteğiyle kalabilir.Yıldız oyuncu problemini çözebilen bir antrenördü Eto'o çirkin yüzünü gösterene kadar.İkisinin de sonu oldu o hareket.Eto'o gol atmaktan başka birşey yapmadı bu sezon ama yine de gönderilecek.

Türkiye'de bu takıma total futbol oynatırsa her maça giderim , ÖSS'ye rağmen kapısında beklerim.

26 Mayıs 2009 Salı

Select AC Milan's captain for next season?


Maldini'nin sansasyonel bir biçimde yaptığı jübilesinden önce ve sonra yeni kaptanın kim olacağı hakkında çok tartışıldı.Bilindiği üzere Milan çok sık kaptan değiştiren bir takım değil.Son kırk senede sadece dört kaptan değiştirdiler.Milan "bayrak adamları" sayesinde şu an olduğu yerde.Bana göre de en büyük Milanlı.Bir tribün grubunun Baresi'ye açtığı sevgi içeren pankartlar Maldini'nin jübilesine gölge düşürdü.Neden böyle bir tepki verilir ki koskoca Maldini'ye karşı?Bugün çok sevdiğim bir abim şöyle yanıtladı bu soruyu "Biz ikimiz Milano'dan Grand Cour'a bunu tartışalım diye yapmışlardır".Bana da mantıklı geldi , sadece sansasyonel içeriğinden olabilir.


Öyle ya da böyle Maldini bıraktı , şimdi yeni kaptan kim olacak?30luklardan Gattuso mu , Pirlo mu yoksa Ambrosini mi diye tartışırken Milan , Maldini kendi düşüncesini dile getirdi.Yeni kaptan Kaka olmalı ona göre.Bence de.40'a 4 ise , 50'ye 5 oranıyla gidebilirler bu seçimle.Kaka'yı ölene kadar sömürürler büyük ihtimallde çünkü.Serginho'nun bile suyunu çıkarmışlardı.


Sonuç olarak yeni kaptan Kaka olmalı kanımca.


Yorumlarınızı bekliyorum...

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Avrupa'da Yılın Çıkış Yapan 11'i

Avrupa liglerinde artık sona doğru yaklaşıyoruz.Birçok ligde de düğüm çözüldü ve şampiyonlar belli oldu.Fransa , Almanya ve Türkiye'de ise sonuç az çok belli ama tabi son düdüğe kadar hiçbir şey belli değildir.Her yıl olduğu gibi "yükselenler" ve "düşenler" oldu.Çok sayıda oyuncu kendini gösterdi , yeniden doğdu ve sorumluluklar aldı.Öncelikle şunu söylemeliyim ki sadece genç oyuncular değil çıkış yapanlar bana göre.Çıkış yapmak başka bir kavramdır.Bana göre yılın çıkış yapan 11'i şöyle şekillendi:

Kalede Steve Mandanda:Marsilya'nın bu seneki başarısında payı çok büyük:Klübünde yakaladığı çıkış sayesinde Hugo Lloris'i geride bırakarak milli takım kalesini de ele geçirdi.Burada her ne kadar milli takıma çağırılıp oynatılmayan ve daha sonra kendi gelmeyen Sebastian Frey'in payı olsa da Mandanda kaleyi hak etmişti.

Sağ Bek Darijo Srna:Shaktar kaptanı.Başkanın hatrına geçen sene takımdan ayrılmadı.Ama bu sene gelen UEFA Kupasından sonra büyük klüplerden birine gideceği kesin.Büyük oyuncu Srna.

Sol Bek Dennis Aogo:Aslında ortasahada oynuyordu Aogo Hamburg'a gelmeden önce ama Atouba'nun disiplinsizliği ve istikrarsızlığı yüzünden sol bek oynadı genelde bu sezon.İnanılmaz
bir dinamizmi var.Hamburg'un bu seneki çıkışında önemli bir paya sahip.

Stoper Bruno Alves:Bu ismi gördüğünüzde aklınıza büyük ihtimalle Manchaster maçında Rooney'nin ayağına bıraktığı top aklınıza gelecek.Ama bence gerçekten çok iyi bir oyuncu.Bu seneki Porto çıkışında en büyük paya sahip oyunculardan biri.Mourinho'nun yanına gider bu sene.

Stoper Gerard Pique:İnanılmaz bir sezon geçirdi Barca'da.Dolaşıp geldi yuvasına ama sağlıklı geldi.Saha çok ihtişamlı duruyor.Puyol'dan sonra kaptan olur tahminimce...

Sağ Açık Gonzalo Higuain:Ronaldo kadar güçlü değil , Messi kadar hızlı değil ve Gerrard kadar da hızlı vuramıyor ama bence en az onlar kadar iyi.Tek başına sırtladı Real'i bu sezon.

Sol Açık Axel Witsel:Belçika'nın Arda'sı desek bu adam için çok doğru olur.Everton onu almaya gidip Fellaini'yi aldı.Aslında Mesut'u da koyabilirdik buraya ama Witsel iyidir.

Altı Marek Hamsik:Yeni Nedved.Napoli'de Lavezzi ile birlikte tanrı gibiler.Napoli halkı zaten birilerini tanrılaştırmaya meraklıdır.Zamanında Paolo Cannavaro gibi bir kazmayı bile tanrılaştırdılar.Bence Juve'ye gider sezon sonu.

Sekiz Yoann Gourcuff:Fransızlar Yeni Zidane'larını sonunda buldu.Seneye Milano'ya dönecek ama babası her gazeteye çıkıp "Oğlum Bordeaux'da kalacak" diyor.Bence yeni kontrat istiyor Gourcuff.

Forvet Edin Dzeko:Grafite'yi mi alsam yoksa bunu mu alsam diye çok düşündüm.Ama bu genç adamı almaya karar verdim.Boşnak bize de gol attı milli takımda ama sonra bizimle de gol attı.Schalke'ye gidiyormuş ki bence büyük hata sonu Soren Larsen ve Mike Hanke gibi olmassa iyidir.

Forvet Milan Baros:Galatasaray'a geldiğinde kariyeri bitti demiştim ama o henüz bitmediğini kanıtladı.Ölü Galatasaray'da bile yirmiyi geçecek kanımca.Seneye Kewell ile kalması gereken iki yabancıdan biri.

22 Mayıs 2009 Cuma

Anket Sonucu


Fransa'da heryıl geleneksel olarak verilen "Le meilleur espoir" adlı ödülden esinlenerek başlattığımız "Türkiye'de yılın genç futbolcusu" ödülünü Bursasporlu explosive striker Sercan Yıldırım yüzde 36lık oyla kazandı.Gerçekten iyi bir sezon geçiren Sercan bugün Aziz Yıldırım'ın sözlerinden anladığım kadarıyla Fenerbahçe'ye gidecek.Her ne kadar önceki örneklere bakıp , onun için yanlış bir tercih olacağını düşünüyor olsak bile , belki de kendini gelecek sezon ki "Yeni Fenerbahçe"'de daha çok gösterme fırsatı bulacak.

Ben ise oyumu Mustafa Pektemek'e vermiştim açıkçası...Şimdi Sercan'ın başarısını gölgelemek istemiyorum onun için ayrı bir yazı yazmam gerekecek sanırım.Batuhan Karadeniz de sene içerisinde istikrarlı bir performans göstermediği için altısekiz ekibi olarak adaylar arasına girmesinin diğer adaylara haksızlık olacağını düşündüğümüzden dolayı BatuGol'ü anketmizden mahrum bıraktık...

Sercan Yıldırım %37
Arda Turan %28
Mustafa Pektemek %11
Eren Güngör % 17
Özer Hurmacı %5

21 Mayıs 2009 Perşembe

Maris Verpakovskis


90'lı yılların başından itibaren önemli bir yükselişe geçti futbolumuz.Sepp Piontek'in öncülüğünde potansiyeli sonunda kinetiğe dönüştürmeye başlamıştı.Fatih Terim'im milli takımın başına gelmesiyle yıllar sonra Avrupa Şampiyonası'na katılan milli takımımız her ne kadar Euro 96'dan Alpay'ın aldığı Fair-Play ödülü dışında eli boş dönse de o jenerasyon sonrasında büyük işler başardı.Fatih Terim'in sonrasında Galatasaray'ın başına geçmesi ve malum kupalar...Galatasaray'ın başarısıyla paralellik gösteren milli takım başarısı 2002'de tavan yaptı ve 3.lüğü kazandı.

Milli takım tüm dünyada adını duyurmuştu.İlhan Mansız Japonya'da halk kahramanı , Hasan Şaş ise Arap Dünyası'nda adeta petrol kralıydı.Basit bir Türk hesabıyla , Dünya Kupası'nda 3. olduysak ve Brezilya'ya elendiysek , Euro 2004'te finalden aşağısı kurtarmazdı.Bunun yanı sıra Konfederasyon Kupası'nda da önemli bir başarı kazanmış.Dönemin gol kralı , şimdi yanılmıyorsam Malatya'nın yedek golcüsü Okan Yılmaz son dakika penaltısı kaçırmış , biz de finalden olmuştuk.Öyle ki en son hatırladığım Henry'nin köşe noktasında topu saklamaya çalıştığıydı...

Gruplarda İngiltere ile oynadığımız maçlardan galibiyet çıkaramayınca baraj maçları oynamak zorunda kaldık.Baraj maçlarını severdik aslında biz.Hem de kura sabahı çoğu gazetenin ortak bir manşeti vardı "Çek bir Letonya".Ve biz Letonya'yı çektik.Herkes kuradan mutluydu.Ta ki Riga'ya gidene kadar.Orada yenildik.Burada da nasıl olsa yeneriz dedik.Dünya 3.üydük...Ama tanışmadığımız bir adam vardı , adını bile bilmediğimiz.Maris Verpakovskis.Tanışmamız kötü oldu bence.Bana göre futbolumuzu 30 yıl geri götürdü.2004'ten sonra 2006'ya da katılamadık.Verpakovskis'in tokadı ağır gelmişti.

Verpakovskis 79 doğumlu bir oyuncu.Skonto Riga'da kendini gösterip Kiev'e doğru yol almış.İlk Şampiyonlar Ligi golünü de Trabzon'a attı.Futbol ülkesi olarak sayamayacağımız Letonya'da tanrı muammelesi görse yeridir.Çünkü tek başına ama gerçekten tek başına bir ülkeyi Avrupa Şampiyonası'na taşımak kolay olmasa gerek.Şimdi Celta Vigo'da Verpakovskis.Yaşı ilerlemeye başladı artık o eski hızını geri getirmesi kolay değil.Kariyeri de düşüşte ama Türk futbolseverlerin asla unutamayacağı bir adam o...

19 Mayıs 2009 Salı

Shaktar Can Yakar


Shaktar Donetsk ve Werder Bremen yarın akşam saatler 21:45'i gösterirken Şükrü Saraçoğlu'na çıkacaklar ve Uefa Kupası'nı kazanmak için savaşacaklar. Son kez 'Uefa Kupası Finali' adıyla oynanacak olan finalin bizim için önemi büyük. Çünkü İstanbul Atatürk'teki Liverpool - Milan efsane Şampiyonlar Ligi finalinden sonra, Uefa Kupası finaline de ev sahipliği yapmak, bizim için büyük bir onur olacak.

İşin taktik kısmına kısaca bir göz gezdirelim: Werder ligdeki istikrarsız performansına rağmen, Uefa Kupası'nda finale kadar gelmeyi başardı. Milan'ı, St. Etienne'i, Udinese'yi ve Hamburg'u saf dışı bıraktı Bremen. Milan ve Hamburg serilerinde çok zorlandı, sihirbaz Diego sahne aldı zor zamanlarda ve Bremen'i taşıdı. Yarın Diego yok, üstüne bir de Almeida yok. Hugo Almeida çok büyük bir eksik gibi durmasa da, son 2 aydaki performansının Werder için ne denli önemli olduğunu en iyi Thomas Schaff bilir herhalde. Son olarak Bremen'in 3nolu eksiği Per Mertesacker. Naldo'nun partneri de sakatlık sebebiyle kadroda yok. Evet, Thomas Schaff sıkıntılı; çünkü Diego'nun yeri doldurulamaz, Diego'suz Werder de hücumda aksar; öte yandan karşısında istikrar abidesi, finallerin adamı Mircea Lucescu ve onun öğrencileri var. Werder hücum futbolu oynar denir, öyledir de. Ancak unutmamak lazım ki Werder'in hücum futbolu oynamasının yegane sebebi çok iyi hücumculara sahip olmak değildir; savunma yapmayı becerememek de Werder'i hücumcu yapan etkenlerdendir. Denkleme oturtursak şöyle bir görüntü geçiyor gözlerimizin önünden: Saldıran, 90 dakika boyunca güçlü iki stoper, teknik ve hızlı iki beke çarpan Werder; maç boyu oyunun kontolünü elinde tutan, gittiği zaman golle gelen Shaktar.

Futbol tabi ki de bir denklemden ibaret değil. Hele ki İstanbul'un mucizevi havasını ( Liverpool - Milan ) hesaba katarsak hiç değil.

Shaktar'da hiç eksik yok mu, var.İlk 11'in gediklilerinden Hübschmann yok yarın. Ancak bence, makina gibi işleyen sistemiyle, neredeyse eksiksiz kadrosuyla, ve büyük taktisyen Lucescu'nun antrenörlüğünde Shaktar Donetsk, favoridir.

Diego büyük oyuncu, olmaması da Bremen için tarif edilemez bir eksiklik. Bremen'in işi yarın zor olacak, hem de çok zor..

Shaktar:2 Bremen:0'dır bunu yazan gencin tahmini..

Fabio Tekrar Delle Alpi'de


35 yaşındaki tecrübeli stoper Fabio Cannavaro, 1 temmuzdan itibaren tekrar Juventus formasını giyecek. Diego'dan sonra ikinci transferi Juve'nin, ki kanımca 2'si de çok yerinde transferler. Savunmanın ortasındaki zaafı, Cannavaro ortadan kaldırabilir mi bilinemez, ancak tecrübesiyle ilk 11'e yerleşeceğini söylemek yanlış olmaz herhalde. 2006 yılın futbolcusu, Juve'yi eski parlak günlerine döndürebilecek mi, göreceğiz.

Futbol Günlükleri

Kısa bir hayatım var.Bu kısa hayatımda ne yaptım , neyle ilgilendim , neye yaradım gibi sorular sordum bu sabah kendime.Anneme göre hep boş işlerle uğraşıyorum.Neler mi bunlar?Futbol falan...Falan?"Falan" bir bilinmeyeni temsil etmiyor sanırım , sadece futbolla ilgilendim.Aklı başında her Türk çocuğu gibi futbolcu olma hayalleri kurdum.Nasıl başka birşey düşünebilirdim ki? Hagi idi televizyondan tek duyduğum , Hakan Şükür'dü adını okulda topa kafa atarken haykırdığım , Faruk Süren tanrı , Fatih Terim de elçisiydi.Ali Sami Yen'e her gittiğimde İzmir'de Yunanlı vuran Türk askeri gibi hissediyordum kendimi (saçma bir his).

O zamanlar kriz vardı , ülkede durumlar kötü , ailem endişeliydi.Refah-Yol koalisyonunun sayesinde mutasyona uğrayıp "Hulk"'a dönüşen Amerikan Emperyalizmi sarmıştı dört bir yanımızı.Başbakanımızda şimdiki gibi cazgır değildi ; efendi , dürüst ve herşeyden önce halk adamıydı.İşte tam bu noktada birşeyler bana ilginç geliyor.Biri halkın zengin kesimi diyebileceğimiz bir tabakadan gelen , öyle ki Robert Kolej'de okumuş.Dolayısıyla Amerikan Köpeği olması gereken o , diğeri ise Beyoğlu'nun Kasımpaşa semtinden , halkın içinden , muhtemelen zorluklarla büyümüş biri.Nasıl bir ironi bu?

Neyse biz konumuza , ilgi alanımıza dönelim.Ülkenin hali ortada , para yok!Ama futbol var.Galatasaray var.Galatasaray'ın , tüm Avrupa'yı yenip de bir türlü yenemediği Fenerbahçe var.Milli takım var.Kendini yerden yere atan ama Portekiz'e penaltıyı atamayan Arif var.Souleyman Oulare var , John Leshiba Moshoeu var , Samuel Johnson var.Sol ayaklılar var , Hagi var , Balic var.Erman var , Şansal var.Adrian Ilıe ve çakma kardeşi Sabin var.Kenet Anderson ve Daniel Amokachi var.Gurbetçi Serhat ve Berkant var.Bir de Trabzon ve Hami var(onları ayrı tutmak lazım).Trabzon'a gidemeyen futbolcular var (Ogün ve Abdullah var).Var oğlu var...

Zaten birşeyi sevmek Türk halkının kanında var.Herşeyi kolaylıkla benimseyebiliyoruz.BBG , Dokun Bana ve Çarkıfelek gibi programları kolaylıkla benimsemişken , kitapları neden benimseyemedik hala anlayamıyorum.Yani futbolu benimsemek kolaydı , biz birşey yapmadık aslında fazladan.

Sonuç olarak spor futbol bünyesinde kanıma girdi.Bundandır ki şu an yazdıklarım ve ya yazmaya çalıştıklarım.Geçimişin tortusu ve geleceğin korkusunu üzerimizden atma görevi de benim üzerimde.Ben Türk genciyim.Ata'mın sayesinde...

Kaan Tayla

Charlotte'ta yapılan yüzme yarışlarında Kaan Tayla isimli, fotodaki eblek bakışlı yetenekli yüzücümüz, 50 metre serbestte Michael Phelps'i geride bıraktı.
Nüfusumuzun %50sinin spor kavramının, futbol ve basketboldan ibaret olduğunu varsayarsak, iyi bir cevap oldu bu bize. Yazın Phelps'in kırdığı rekorlara bakıp da 'Vay, vay!' ; 'Şu Phelps de iyi hani' diyen bize gerçekten iyi bir cevap oldu. Türk spor medyasına da iyi bir cevap oldu.
Artık dönüp kendimize bakma vaktimiz geldi de geçiyor. Ajax'ın alt yapısına bakıp hayıflanma günleri, adam zenci fazladan kas var diye geçiştirme zamanları bitmeli artık. Bizim Kaan Tayla'larımız, Mert Aktaş'larımız var bu ülkede, hem de benzer ön dişleri var bu isimlerin, dikkatinizi çekerim.
Ciddiyete dönersek; sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını yetiştirmek için artık o içimizdeki cevheri bulmamız gerek. Bu ülkede daha yüzlerce Fırat Mestan Çeliktuğ var keşfedilmeyi bekleyen, zeki, çevik, ahlaklı. Onların önündeki engelleri kaldırmak bizim görevimiz. Biz ki potaları aşağıya çekeceğiz ki onlar smaçlar basabilsinler.
Hoşçakal okuyucu, bir de yorum yap azıcık..

Nemanja Vidic

Nemanja Vidic, artık Manu defansının vazgeçilmezi sıfatını kazanmayı başardı. Özellikle bu sene Ferdinand'la aralarındaki uyum zirvedeydi, ki bu durum, hem Vidic'in bireysel gelişimine, özellikle kendine güven konusunda; hem de United'ın savunma gücüne olumlu yönde yansıdı.
Ve tüm bunları takiben, üst üste 3. şampiyonluğun gelmesinden sonra, klüpten yapılan açıklamada Nemanja Vidic'in, takım arkadaşları ve taraftarların oylarıyla Yılın Futbolcusu ödülünü kazandığı belirtildi. Yetenekli bir oyuncu, iyi ellerde olunca sonuç inanılmaz olabiliyor. Fatih Terim - Okan Buruk ilişkisine dikkat çekerim, benzerdir.
Vidic, Ana Ivanoviç isimli bir hanımefendiyle evli. O güzel hanımhanımcık tenis oyuncusu değil bu Ana, Belgrad Üniversitesi İktisat'ta okuyan bir hanım. Bir de oğulları var Luka diye, tam sol bek ismi. Ve hatta bir de lakabı var ki Vidic'in takdire şayan: Vida.
Bitirelim, geç oldu.
Yolun açık olsun Vida!!

Crazy

In LA , They get crazy...

Istanbul , They'll get crazy...

Mılano , They get crazy...

In Liege , They get crazy...

En Bordeaux , They get crazy...

In Tokyo , They get crazy...

Barcelone , They get crazy...



Manchester , They get crazy...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Milito Inter'e


Inter, Diego Milito için Genoa'nın kapısını resmen çaldı. Crespo'nun mor menekşelerle dirsek teması, Cruz'un sızlanışları derken İbra'nın yanına başka bir Arjantin'li uygun gördü Mourinho.


Mililto'nun öteki Arjantinliler'den ve belki de tüm Latin Amerikalılar'dan en büyük farkı istikrar şüphesiz.

Kısaca kariyeri: Avrupa'daki ilk durağı Serie B oldu, Genoa.. 2004- 2005 sezonunda Genoa forması giydi, 59 maçta 33 gole imza attı; ancak şike söylentileri Genoa'yı Serie C'ye atınca, İspanya'ya kardeşi Gabriel Milito'nun oynadığı Zaragoza'ya uçtu. 3 sezon boyunca, çok istikrarlı bir grafik çizdi. 2006-2007 sezonunda 23 golle La Liga'nın gol kralı oldu veFrancesco Totti ile Altın Ayakkabı'yı paylaştı. 8 Şubat 2006'da Copa Del Rey yarı final ilk maçında, Real Madrid'e attığı 4 gol unutulmadı.

1 Eylül 2008'de, transferin kapanmasına dakikalar varken Genoa'ya döndü. Çok başarılı bir sezon geçirdi, 20 gol attı.

Diego Alberto Milito, 30 yaşında. Genç değil artık, orası su götürmez. Ama Milito'nun futbolunun birçok 17'likten daha genç olduğunun söylemek yanlış olmaz herhalde. Isıran, basan, koşan, gol atan bir forvet o. Uğursuz Inter'e giderse eğer, nasıl bir çıkış yakalayabilir, onu bilmiyorum. Umarız yine başarır ayağının içiyle topu köşeye bırakmayı ama bu sefer Diego'nun karşısında alelade iki stoper yok: Dev egolarıyla Jose Mourinho ve Zlatan İbrahimoviç var.

Hernan Jorge Crespo

75'te Arjantin Florida'da doğdu. Futbola River Plate fabrikasında başladı. 21 yaşında Avrupa'ya ilk adımını attı. Sempatik takım Parma'ya geldi; efsane kadroda iş bitirmek onun göreviydi.(Buffon, Thuram, Sensini, Fabio Cannavaro, Vanoli, Boghossian, Dino Baggio, Fuser, Juan Veron, Chiesa, Crespo )
90'lı yılların sonuna doğru dünyanın tanıdığı adam haline geldi. Milli takımda gollerini sıraladı, Parma'ya başarılar kazandırdı. Komple forvet kavramının oluşmasında büyük emeği vardır Crespo'nun. 1.84 boyu, 80 kilosuyla çok dengeli bir forvet profili çizdi. Zıplaması iyiydi, kafa topu indirirdi; güçlüydü, adam geçerdi; ayaklarına çok hakim, pozizyon almasını bilen bir forvetti, çok gol atardı.
2000 yazında, tüm bu özellikleri, onu dönemin bir başka efsanevi takımına, efsanevi bir rakama taşıdı: 35,5 milyon sterlin. Lazio 99-2000 sezonunu şampiyon tamamlamış, başarısını transfer piyasasına taşımak istemişti, ve Arjantin'li altın çoçuğu aldılar. Futbol tarihinin en zengin kadrolarından birine sahipti Lazio: Defansta Nesta, Pancaro, Sensini, Mihajlovic; orta sahada Veron, Nedved, Sergio Conceicao, Almeyda, Simeone ve Stankovic; ileri uçta Salas, Roberto Mancini, Ravanelli, Simone Inzaghi ve Alen Boksic. Şimdi de Crespo vardı ellerinde.
Lazio 2001'de bir önceki seneki performansını tekrarlayamadı, ligi 3. bitirdi. 2002'de düşüş devam etti, 6.'lıktı bu sefer sıraları. Bu düşüş Crespo'nun performansına yansımadı, 2 sezonda 54 maça çıktı, 39 gol attı. Büyük paraların adamı, 2002'de Inter Milan'a 40 milyon sterline yatay geçiş yaptı. 2002-2003 sezonunda 18 maçta 7 gol attı. Bir sezon kaldığı Inter'den geri döneceğim diye ayrıldı, sırada Premier League ve Chelsea macerası vardı. Ne o Londra'yı sevebildi, ne Londra onu. Buna rağmen bir sezonda 49 maça çıktı, filelere 20 gol bıraktı. Milano'ya geri dönüş zamanı çoktan gelmişti.Bonservisi Londra'da bıraktı, kiralık geldi. Bu sefer San Siro'ya çıkacaktı, kırmızı-siyaha boyanmış tribünlere; Giuseppe Meazza'ya değil. İstikrarsızdı genç Hernan, hatta genç de değildi artık. Lazio'dan beri kendini evinde hissetmemişti. Kariyeri düşüşteydi. 2004- 2005 sezonunda AC Milan forması altında sadece 10 gole imza atabildi. Inter eski golcüsüne tekrar talip olunca, koşa koşa gitti o da. Bir sezon daha kiralık oynadı. Sonra bonservisini Inter'e aldırdı.2006 Dünya Kupası'nda 3 gol attı, gümüş ayakkabıyı aldı.Acaba dedik, bu tapılası forvet yeniden mi doğuyor? Sonra birden aklımıza bir soru geldi: Hernan Crespo ne zaman bitti ki? Evet Crespo bitmişti, çaktırmadan, biz anlayamadan bitmişti. İstikrarsızlığın kurbanı olmuştu. Çok gezmiş çok görmüş ve yorulmuştu.
Severiz Crespo'yu. Hele Cihan çok sever. Çünkü Crespo'dur o. Renkleri sarı-mavi diye 90larda sevdiğimiz Parma'nın starıdır, her yakaladığını gole çeviren fırsatçı forvettir, Inzaghi, Vieri ekolünün en iyisidir, Arjantin'in iyi bir partner bulamamış karizmatik adamıdır.
Sevilir, Kasımpaşa değil ya. Her sene ülkemize gelecek diye umutlandırırlar bizi. Umut değil mi.
Fiorentina ile görüşüyormuş şimdi. Kendisi zaten düşüşteydi, kariyeri de resmen düşüşe geçer bu transfer ile.
Fener'de görmek isteyeceğim bir avuç forvetten biridir o. Yeri hep ayrıdır Hernan Jorge Crespo'nun.
Seneye Pes'te Mutu - Crespo, tutabilene aşkolsun..
Saygılar.

Kalbim Ege'de Kaldı

Karşıyaka:1 Kasımpaşa:2
Ege'nin incisi güzel İzmir'in, seneye de Süper Lig'de takımı olmayacak.

Geçen sene düşen Kasımpaşa'yı yine kaldırdı birileri. Tayyip'in takımının İzmir'le mücadelesi de manidardı, tebessüm ettirdi.

Ah İzmir güzel İzmir diyoruz ancak, başarının İzmir'e uğraması için, İzmir takımlarının kendi aralarındaki problemleri acilen çözmeleri gerekiyor. Altay play-off'larda elendikten sonra, Göztepe'liler otobüslerini taşlıyor. Derbilerde kavgalar çıkıyor. Modern İzmir, asil İzmir futbol terörüne teslim oluyor.

Neyse, üzüldük kısacası. Yeterince İstanbul takımı vardı, güya büyük, ama çocuk takımlar... Bir de Kasımpaşa geldi, Beyoğlu'nun sevilmeyen evladı. Sevemiyoruz n'apalım, nesini sevelim.

Tayyip'e ucundan dokunan cennetlik oluyor, biz de tutalım eteğinden güllü Tayyip'in..

17 Mayıs 2009 Pazar

Hoşgeldiniz Ekselansları


Ve Ekselansları, Rafa Nadal'ı toprakta ikinci kez alt etmeyi başardı. Madrid finalinde 6-4; 6-4 kazandı.

İstatistiklere baktığımızda Nadal'ın aldığı bu yenilginin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor: Nadal toprak court'ta yaptığı 150 maçın sadece 4ünü kaybetmişti, 5 oldu. Federer Nadal'ı toprakta daha önce sadece bir kez yenebilmişti, 2 oldu.

Nadal'ın istatistikleri büyüleyici şüphesiz, ama oyunu asla istatistikleri kadar etkileyici ve asil olmadı, olmayacak.

Fedex'in bu galibiyetini ben de, herkes gibi, bir yeniden doğuş olarak yorumlamak istiyorum. Ancak bunun için çok erken. Nadal onun elinden 5 senedir kazandığı Wimbledon'ı, çim court hükümranlığını, ve özgüvenini almıştı Center Court'ta. Federer yeniden doğmak istiyorsa, 4 yıldır toprağın krallığını yapan Rafa'yı yenmeli. Madrid'de değil, Paris'te yenmeli, Roland Garros'ta yenmeli.

Merakla bekliyoruz.

Face-a-Face


Çok iyi arkadaşlarmış bir zamanlar.Keane zenci sokaklarında gezinmeyi , Vieira da milliyetçi İrlandalılarla takılmayı çok severmiş.Her maçtan önce öpüşüp , koklaşıp , hasret giderirlermiş.Maçlarda hiç sorun çıkmaz herhangi biri yere düşse bile hemen elinden tutup kaldırılırmış.
Roy Keane şimdi futbolu bırakmış , bizim Yılmaz Vural gibi oradan oraya dolaşıyor.Vieira da o cüssesine , boyuna , posuna rağmen sakatlıklardan muzdarip.Bu sene çok kötü bir sezon geçirdi.Fransız medyasına göre (ki bence en güvenilir medyadır) Paris'e gidecek seneye.PSG'nin transfer politikası da bana ilginç geliyor.Geçen sezon Giuly ve Makalele'yi aldılar.Kadrolarında Rothen , Kezman ve Luyindula gibi kariyerleri düşüşe geçmiş futbolcuları barındırıyorlar.Zidane'a bile yeniden futbol oynaması için baskı yapıyor olabilirler.Başarı PSG için başarı çok zor gibi duruyor şu an hele ki bu sene ara vermiş bir Lyon'un bu kızgınlıkla önümüzdeki 20 senede şampiyon olacağını düşünürsek...

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Manu Yeniden


Lincoln ve Kuranyi


Schalke'nin başına geçecek olan Magath'ın Lincoln'u geri istediği söylentilerinden kaynaklanan bu transfer haberi yıllardır Kuranyi'yi Galatasaray'a getirmek isteyen basınımızın muhteşem haberciliğinin bir örneğidir!
Yıllarca Insua , Gallardo ve Figo'yu getirip götüren basınımız Leyla ile Mecnun ve ya Barlas-Çağla ilişkileri gibi ne olduğu belli olmayan haberleri yazıp duruyorlar."Gelirsen kral olursun" , "Alex ikna etmeye çalışıyor" , "Hanımından onay aldı ama babaannesinden onay çıkmadı" gibi klişelerle yaşayan basınımızın hali içler acısı.Reyting kaygısı dünyanın her yerinde var ama bu kadar da komik olunmaz.Bu sabah Ronaldinho geldi Kadıköy'e Fanatik'in haberine göre , başarılı spor gazetesi Fotospor da Yattara ve Feindouno'nun telefon konuşmasına tanık olmuş "Trabzon'da kral olursun".
Kuranyi Galatasaray'a gelirse bana göre bu transferi yönetim değil spor basını gerçekleştirmiş olacak.Çünkü birşey çok istenirse olur derler , basın gerçekten Kuranyi'yi çok istedi...

15 Mayıs 2009 Cuma

2009 En İyi Fransız Genç Oyuncu Adayları


Bana göre çok anlamlı bir ödül.Çünkü kazanmış oyunculara bakarsak hepsi adam olmuş.Bu seneki adaylar ise çok göze batan oyuncular değil.

Etienne Capoue-Toulouse
Loic Remy-Nice Cote D'Azur
Eden Hazard-Lille
Moussa Sissoko-Toulouse

Loic Remy Lyon altyapısının bir ürünü.Çok süratli ve teknik bir oyuncu.7 milyon pound gibi yüksek bir transfer bedeliyle Nice'e transfer oldu.Nice'te para bol tabi , Fransa'nın önemli bir tatil kenti.Nice'te kendini iyice kanıtladı ve bu bonservisi verenlerin yüzünü kara çıkarmadı.Önümüzdeki yıllarda daha iyi klüplerde göreceğimizden eminim.

Eden Hazard ise yeni jenerasyon Belçikalı oyuncuların önemli hücum oyuncuların biri.Defour , Fellaini , Witsel gibi önemli orta saha oyuncuların içinde yetenekli bir yıldız.Seneye muhtemelen biyoloji öğretmeni Wenger'le çalışmaya başlayacak.Yeteneğinin yanında maçı sahiplenmesi de genç bir oyuncu için ayırt edici bir özellik.

Etienne Capoue ve Moussa Sissoko ise bu sene Toulouse takımında parlayan Gignac'ın arkasında isimlerini çok duyuramasalar da yetenekli oldukları aşikar.Capoue defansif ortasaha Sissoko ise hücum oyuncusu.

Geçmiş yıllarda ödülü alan oyuncular ise :

2008 Hatem Ben Arfa
2007 Samir Nasri
2006 Franck Ribery
2005 Jeremy Toulalan
2004 Patrice Evra
2003 Lionel Mathis
2002 Djibril Cisse
2001 Sidney Govou
2000 Philippe Christanval
1999 Olivier Monterrubio
1998 David Trezequet
1997 Thierry Henry
1996 Robert Pires
1995 Zinedine Zidane

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Eric Cantona ve Lillian Thuram


Lillian Thuram L'Equipe okurken adeta "elitim" diye bağırıyor.Diğer yanda da "Eric the King".

8 Mayıs 2009 Cuma

Kürkçü Dükkanı no.1


Tahminimce büyük bir yazı dizisine başlıyorum.Çiçeği burnunda blogumuzda "Kürkçü Dükkanı" adlı yazı dizisinin ilk konuğu "İmparator"...Gerçekten bir imparator gibiydi Parma ve İnter'deki ilk yıllarında ama sonrasında babasının ölümü ve çok sevdiği kız arkadaşından ayrılması onu futboldan soğutmuştu kendi sözlerine bakacak olursak.İnter onu Sao Paolo'ya kiraladı o da sezonun ilk yarısında oynadığı maçlarda 16 gol attı ve Mourinho tarafından Milano'ya geri çağırdı.Milano ona artık yabancı gelmeye başlamıştı , moda günleri onu boğuyordu ve geveze antrenörü onu sıkıyordu.Ve olan oldu milli maçı fırsat bilerek gittiği ülkesinden geri dönmedi.Kaçırıldı zannettik , meraklandık , korktuk.Babaannesinin yanından çıktı , biz de bir "Oh" çektik.Adriano'ya gerektiği kadar tolerans gösteren Moratti'yi vefasızlıkla suçlamak yanlış olur , çünkü İmparator kendi ayrılmak istedi Milano'dan.Çoğu küçük çocuğun hayali futbolcu olmaktır küçükken , futbolculuk her zaman erişilmesi zor bir rüya gibi gözükür çocuklara.Bir çocuğun kahramanı bir yazar , bir yönetmen veya bir heykeltraş değildir bir futbolcudur.Adriano'nun hayali de futbolcu olmaktır büyük ihtimalle ve bu hayalini gerçekleştirmek için zorlu bir çok yoldan geçmiştir.Hele ki yetenekli futbolcudan daha bol bir şeyin olmadığı bir ülkede bu denli büyük bir futbolcu olacak kadar zorlu bir yoldan geçmiştir.İnanıyorum ki geldiği noktalara ulaşmak için çok da çalışmıştır ama gördüğümüz şey şu ki futbolcular çok mutlu insanlar değiller.Onlardan robot gibi yaşamalarını bekleyerek insan olduklarını unutuyoruz.Adriano bize futbolcuların da insan olduğunu hatırlattı.Çok para kazanmanın da mutlu olmaya yetmediğini gösterdi.Büyük ihtimalle Inter'den aldığının çok daha azına Flamengo'ya imza attı.Basına da tanıtıldı , onun gözlerindeki mutluluğu görmek beni bile mutlu etti.Umarım ki o muhteşem sol ayağıyla yeniden goller atıp kariyerini canlandırabilir ve Avrupa'ya geri dönme gücünü kendinde bulur.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Ovrebo vs Ballack


Marquinhos


İlk önce Fm'de gördüm bu adamı.Merak ettim , araştırdım , izledim...İnanılmaz bir oyuncu.Top kontrolü , driblingi , hırsı , coşkusu inanılmaz , hayran kaldım.Theo Walcott , Carlos Vela ve Pato gibi 89 doğumlu.Ülkesinin Palmeiras klübünde oynuyor ama sezon sonunda büyük ihtimalle Avrupa'ya gelecek.Guiza'ya ve Lincoln'e milyonları veren klüplerimiz uyanık olsa da alsa şu adamları.Yoksa Pato'yu , Vela'yı bulan klüplerin bizim büyükler olması lazım bence.Nasıl Lyon , Shaktar buluyor bence bizimkiler de bulabilir.Bu konuda Fenerbahçe'nin hakkını yememek lazım çünkü Alex , Lugano gibi oyuncuları yaşları biraz geçmiş olsa da bulup getirdi Aziz Başkan.Bu biraz da menejer-klüp ilişkisine de bağlı gerçi de...
Marquinhos'a geri dönecek olursak inanılmaz bir top hakimiyeti var adamın.Ben Ronaldinho , Messi tarzı oyunculardan haz etmem pek ki bu adam da bu tarz oyuncu kategorisine koyulabilir ama ilginç bir tarzı var adamın.İlerde bu yazıyı bir transfer haberiyle hatırlatacağımdan eminim.

27 Nisan 2009 Pazartesi

Ryan Giggs


On sekiz yıllık profesyonel futbol kariyerinde ilk kez bir domestik ödül kazandı Ryan Giggs.Çoğu kendi takımından olan adaylar içinden sıyrılıp ödülü alan Giggs belki de bu ödülü alan en yaşlı oyuncudur.İngiltere'de profesyonel oyuncuların oylarıyla seçilen "Professional Footballers' Association's player of the year" ödülünü almak Steven Gerrard ve Cristiano Ronaldo gibi daha göz önünde olan futbolculara göre hayli zor...Manchester City Akademisi'ndeyken 13 yaşında Gary Pallister tarafından keşfedilip Ferguson tarafından transfer edilen Giggs'in ilk teşekkürleri de bu iki isme oldu.Gerçekten de inanılmaz bir profesyonnellik gösteren Yaşlı Kurt futbol hayatında her türlü başarıyı tatmış iken bile hala üst düzeyde futbol oynaması her genç oyuncunun örnek alması gereken bir hadise.

26 Nisan 2009 Pazar

Wengerimtrak


Wenger'in ki kompleks mi yoksa bir tür strateji mi anlamak mümkün değil.Israrla kendini kanıtlamaya ihtiyacı olan futbolcuları transfer eden Arsene Wenger bu sefer de Lille'in genç Belçikalısı Eden Hazard'ı takıma katıyormuş.Şimdiki takımında bile banko oynamayan bu genç oyuncu tahminime göre iki sene içinde İngiltere'nin en büyük golcülerinden olur.Bunun yanısıra Arsenal dünyanın en zengin klüplerinden biri ama buna rağmen pahalı bir transfer yapmıyorlar , genç oyuncuları alıp kendileri yetiştiriyorlar.Bursaspor bulmadan Sercan Yıldırım'ı keşfediyorlar mesela.Bizim klüplerimizde çok zengin gidiyor basıyor parayı alıyor Guiza'yı , Lincoln'ü...

25 Nisan 2009 Cumartesi

Fenerbahçe 1 - Ankaragücü 2


Rodrigo Palacio


Arjantin'in yıllardır süregelen bir forvet sıkıntısı olduğu aşikar.Yıllarca Claudio Caniggia , Gabriel Batistuta ve son dönemde de Crespo üzerinden gol arayan Tangocular bizim "Yeni Hakan Şükür" arayışımız gibi onlarda bu isimlerin haleflerini ya da seleflerini aradılar.Aguero , Lavezzi , Messi gibi isimler az da olsa bu arayışı sona erdirseler de bana göre hala nokta santrafor sıkıntısı devam ediyor.Halbuki milli takıma çağrılmayan Lisandro Lopez bu sıkıntıya çare olabilir.Bir dönem de özellikle 2006 Dünya Kupası'nda ortaya bir adam çıktı:Rodrigo Palacio.Şimdi onun ağzından bir konuşmayı aynen aktaracağım:

"Boca'da çok mutluyum burası benim yuvam.Zaten Avrupa gidip ne yapayım ki , büyük ihtimalle sonum Ortega , Riquelme ve Adriano gibi olacak.Avrupalılar futbolcunun değerinden anlamıyorlar"

Her ne kadar ben hala bu adamı Avrupa'da bir klupte göreceğimizi düşünsem de Palacio doğruyu söylemiyor değil.Milan hariç hiç bir klüpte vefadan söz edemeyiz.Adriano bunun son örneği.İnter ile Milan'ı ayıran ince çizgide burada beliriyor işte : bir tanesi son 45 yılda sadece dört kaptan değiştirmiş , diğeri ise son 10 yılda bulabildiğim altmış küsür transfer yapmış...

Olympique Lyonnais


Lyon son 6 haftadaki puan kayıplarıyla, liderlik koltuğunu elden bıraktı. Fransa için büyük olay bu; Lyon son 5 haftaya hep önde, şampiyonluğun 1 numaralı favorisi olarak giriyordu 7 yıldır. Lyon'un monarşik yönetim anlayışında baş isyancılar, Gerets Amca ve Marsilyalı süvarileri, Bordeaux ve güzel Paris'in sempatik takımı PSG oluverdi.

Son 5 haftaya girildi Fransa'da. Lyon 3üncü. Lider Marsilya bugün kazanırsa farkı 6 puana çıkarıyor. Lyon verecek galiba bu sene şampiyonluğu. Bakalım başkan Aulas'ın tepkisi ne olacak bu duruma. Benzema'yı satar umarım, satsın. Hiç sevmiyorum adamı.

24 Nisan 2009 Cuma

Sabah Erken Geldi Hoffenheim Köyüne, İbiseviç Sağolsun ( Bir Hoffenheim Masalı )

1990'da, Hoffenheim'ın sarışın tombul yanaklı futbol neferleri 8. ligde ter dökerken, oradan geçen Alman milyarder Dietmar Hopp'un dikkatini çekerler. Çok sever bu çalışkan çocukları Hopp, satın alır TSG Hoffenheim'ı. Yıllar geçer 7inci, 6ıncı, 5inci lig derken kendini Bundesliga'da buluverir bu 3000 nüfuslu köy. Sezon 2008-2009 sezonudur.
İlk maç deplasmanda Energie Cottbus'ladır. Bavyera biralarını yudumlarken, İbiseviç'in golleriyle coşan Hoffenheim'lılar için büyük bir sürpriz değildir bu, zira 10 yıldır onlar sürekli kazanmaktadır. Dortmund'u, Wolsburg'u devirir Hoffenheim; Bayern'le, Schalke ile başabaş oynar; güzel futbol oynar; gol atar, gol yer; koridorlarda Hoffenheim'ın kendi sahasındaki 1.50 oranı çok bulunur, banko olur Hoffenheim. İbiseviç her maç gol atar, Demba Ba'nın sempatik ismi ve cismi meşhur olur dünyada. İbiseviç atar, Hoffenheim köyü coşar. İbiseviç atar, TSG Hoffenheim puan tablosunun tepesine yerleşir. İlk yarıyı önde kapatırlar. Genç Vedad 17 maçta 18 gol atmıştır.
Ve sonra korkulan başa gelir. Vedad'ın çapraz bağları bu strese dayanamaz, kopar. Vedad İbiseviç sezonu kapatmıştır. Teknik direktör Ralf Rangnick "Alternatif isim Vedad gibi genç olmak durumunda değil, bizi sezon sonuna taşıyacak bir isim olsun yeter" der. Sanogo kiralanır Werder'den. Kötü bir transferdir, Rangnick de bilir aslında Sanogo'nun mavi-beyazlıları taşıyamıyacağını. Ama o da rüyadadır, uyanamaz.
İkinci yarının ilk maçı 2-0 kazanılır, hem de gollerden biri Sanogo'dandır. Umutlar yeşerir, biralar zevkle yudumlanır. Sonra gelir İbiseviç'in hayaleti, avazı çıktığı kadar bağırır, uyandırır tüm köyü bu güzel rüyadan.
10 haftadır kazanamıyor Hoffenheim. Sanogo'nun tek golü var mavi-beyazlı forma altında o da 10 hafta önce.
Bu denli sempatik bir takım şampiyonluk potasındayken ister istemez taraftarı oluyorsunuz bu takımın. Dembabaaa diye bağırmak, 3-0 geriden gelip maçı 3-3 yapan bir Hoffenheim görmek, tüm maçlarının üst olacağını önceden bildiğin bir takımın varolmasını istiyor insan. Özlüyoruz İbiseviç'i. Onun savaşçı, isyankar, istikrarlı, tutkulu, golcü ruhunu özlüyoruz. Demba Ba da özlüyor.
İşte bu masal da burada biter. Yaşandığı masalsı yerin fotoğrafını çekmek de bize düşer.

Rhein-Neckar-Arena

Pavel Pogrebnyak


Arshavin'in Liverpool'a attığı her golde bu adam aklıma geldi.Arsenallilerin yeni koyduğu lakapla "Archer"ın Zenit'in başarısında payı ne ise Pogrebnyak'ın da en az onunki kadardır.Tom Tomks gibi adıgüzel bir takımda parladyınca önce Rus Milli Takımı'na sonra da milli takım perfonmansıyla Zenit'e transfer oldu.Fatih Tekke işte bu adamın yedeği yani...Kökeni Çeklere dayanıyor , bundan dolayı "Yeni Koller" olarak nitelendiriliyordu Çek basınında..Ama Rus Milli Takımını seçince Mesut Özil ya da Serdar Taşçı gibi Vatan Haini olarak nitelendirilmedi.Kültür farkı olsa gerek.Dev adam Uefa Kupası'nda gol kralı da oldu.Ne yazık ki Avrupa Şampiyonası'nı sakatlığından dolayı kaçırdı ama bu Pavlyuchenko'ya forma giyme şansını verdi ve ver elini Londra...Dilerim ki bu adamı Milan gibi gerçek bir santrafora ihtiyacı olan bir takımda görürüz ki hem o parlasın hem takımına faydası olsun.

Ne Yaptın Sen Pepe?



Avrupa'ya gider
Getafe'li sever.
Faşist bile olsa,
Getafe'li öper.

Peki ne demiş Pepe: "Kendimi tanıyamadım. Adeta delirmişim. Bu ben değilim"
İspanyol Federasyonu da tamam der bu açıklamaya, haklı adam, kendini tanıyamıyor, Real de Barça ile şampiyonluk yarışında, tamam, aynen devam.
Ne yaptın sen Pepe?

23 Nisan 2009 Perşembe

Citizen Keane vs. Cesuryürek Bülent


Manchester şehrinde en sevilen futbolculardan biridir heralde , ama idari anlamda futboldaki başarısını bir türlü yakalayamadı.Biraz da Bülent Korkmaz'a benzetiyorum kariyerlerini.İkisi de uzun yıllar takım kaptanlığı yapmış , Avrupa ve Dünya çapında büyük başarılar kazanmış aynı zamanda da isimlerini taraftarların gönlüne altın harflerle kazıtmış oyuncular.Aslında en büyük benzerlikleri kendi taraftarları hariç tüm futbolseverlerin onları inanılmaz antipatik bulması.Saha içinde gergin ve asi yapıları kimine yapmacık , kimine de coşku verici gelirdi.Ancak zaman geçti , ikisi de teknik direktör oldu.Onları United ve Galatasaray takımlarının dışında çalışırken görmek , "futbolcu-antrenör evrimi"'ne ilk kez tanık olduğumuzdan dolayı biraz ilginç gelmişti.Babamın takım elbisesiyle yattığını düşündüğüm yaşlarda , onların da kırmızı formalarıyla yattıklarını düşünürdüm...

Gelgelelim Bülent Anadolu'da birçok takımda çalıştı.Kayseri , Bursa , Ankara...Kayseri'de başarılı da oldu diyebiliriz ama İlhan Cavcav onun arkasından çok sövdü.En sonunda "yuvaya" geri döndü.Geldiğinden beri sıkça eleştirilse de hala görevinin başında.

Roy Keane ise Sunderland'de başarılı bir Coca-Cola ligi geçirip Premier Lig'e ayak bastı.Transfere de çok para harcadı ama bir türlü beklenen başarıyı sağlayamadı.Derken bir baktık ayrılmış Kara Kedilerden...Şimdi Ipswıch Town'un başına geçti.Bakalım kariyerini yeniden canlandırabilecek mi ya da canlandıramamasına rağmen Fergie'nin ardından United'ın başına geçecek mi...

Amadeus


Amadeus. Sinema tarihine adını altın harflerle yazdıran 84 yapımı Milos Forman filmi. İzlenesi, dvd'si alınası, çocuklara saklanası. Sonra bir daha izlenesi, bir daha, bir daha...